46. bölüm

345 22 42
                                    

"Her şeyi biliyorum." dedim bana hala arkası dönükken. "Her şeyi biliyorum anne. Babamın Henry olmadığını, Simon'ın gerçek babam olduğunu, seni diriltmek için beni ve Kai'yi kullanıp kara büyü yaptırdığını biliyorum. Kai'nin üstündeki laneti kaldırmadığını çünkü onun ailesinin senin ölümünden sorumlu olduğunu düşündüğünü de biliyorum. Bilmediğim tek şey, senin bu olan şeylerin hangi kısmında yer aldığın. Ya da bunu destekleyip desteklemediğin. Umarım babamın tarafında değilsindir..."

Birkaç saniye ondan bir tepki bekledim ama bir şey demeden bana dönmüştü. Gözlerindeki buğuyu gördüğüm zaman yaptığım şeyin ne kadar bencilce olduğunu fark etmiştim.

"Ben... bunu yapmayı istemezdim." dedi gözleri dolu bir halde. "Seni üzmeyi."

"Biliyorum" dedim bilmediğim halde, ama sanki biliyor gibiydim. Sanki cidden beni üzmek için asla bir şey yapmaz gibiydi.

"Simon..." durdum ve bir şey demek istemedim o an. 13 yıldır yanımda olmayan, sadece mezarında onunla konuştuğum annem şu an karşımda durmuş bana özlemle bakıyordu. Sarılmak istiyordu bana, belki yıllardır alamadığı kokumu içine çekmek istiyordu.

Sonrasında omzumda bir el hissettim, Kai güven verircesine omzuma elini koymuştu.

"Her zaman yanındayım." dedi sessizce. O an ondan o güveni almak paha biçilemezdi.

Zaten o an ipler koptu. Saniyeler içinde, sanki kilometrelerce yol aşarmış gibi hissederek onun yanına varıp kollarımı boynuna sarmıştım.

Kolları hiç tereddüt etmeden vücudumu sardı, özlemini o an daha net anladım.

Tüm sıcaklığı bana geçerken ağlamamak adına büyük bir savaş veriyordum.

"Sana sarılmayı ne kadar zamandır bekliyorum haberin yok kızım."

Hiçbir şey demedim, diyemedim. Diyecek bir şey kalmamıştı ki. Sözler boğazımda düğümlenmişti, ağlamamak için verdiğim savaşta yenilmiş ve gözlerimden yaşların süzülmesine izin vermiştim.

Uzunca bir süre birbirimize sarıldık, ikimiz de diğerinden ayrılmak istemiyorduk ama ona sormam gereken şeyler vardı.

Onunla konuşmam gerekiyordu.

Güçlükle kollarından kurtulmuş olsam da hızlıca ellerimi yakaladı. Sanki fazla uzaklaşmamı engellemek ister gibiydi.

"Simon'a engel olmaya çalıştım ama beni dinlemiyor." Elleri adeta titriyordu. "Kai'nin zarar görmesinin seni ne kadar yıpratacağını söylemiş olsam da beni dinlemiyor yine de."

"Onunla ben konuşsam, belki ikna ederim."

"Öğrendiğini bilirse nereden öğrendiğini sorgular." Durdu ve birkaç saniye tereddüt etti. "Nereden öğrendin?"

"Bunu söyleyemem."

"Henry söyledi değil mi?" Dediğinde cevap vermemiştim. "O söyledi biliyorum, bu kadar zaman dayanması bile bir mucize. Senin üzülmemen için defalarca kez Simon'a direndi çünkü."

"Ama Simon onu öldürmeye çalışınca sessiz kaldı." Dedim sert bir tavırla. "Ondan nefret ediyorum, ondan kimseden etmediğim kadar nefret ediyorum anne. Ve bunu kimse değiştiremez."

"O senin baban."

"Benim babam Henry, Simon'sa benim için bir hiç." Sesimdeki kin tüm bedenimin titremesine neden olmuştu. "Kai'nin üstündeki büyüyü nasıl kaldıracağız?"

"Bunu sadece ailesinden birisi yapabilir."

"Sen de yalan söyleme bana, araştırdık ve bu kara büyüyü sadece yapan kişi kaldırabilirmiş." Kai'nin annesinden öğrendiğimizi söylememiştim. Ne kadar az kişi bunu bilirse o kadar iyi olurdu.

Witch ActuallyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin