"Özge abla," dedi telefonun diğer ucunda tıkınmakta olan kuzenim. "Alihan gelmezse bize gelsene film izleriz.
Onun gevşek ve oldukça rahat bu tavrı karşısında içimdeki umutsuzluk aniden pompalanarak bütün organlarıma dolmaya başlamıştı. Ne demek gelmezse? Ne demek gelmez ya, elbette gelecekti. Ve ben kırmızı rujumu sürmüş bir şekilde, evde geceleri hep böyle takılırdım canım biliyor muydun, onu karşılayacaktım. Hem Alihan ne ya, baban yaşında adama böyle mi sesleniyorsun sen?
"Irmak negatif pompalama yavrum. Gerginim diyorum zaten." Yanımda duran yastıklardan birine parmaklarımı geçirerek dalağını alma operasyonu yaparken gerginlik sınırını çoktan geçtiğimi biliyordum aslında. Alihan'a rest çekerken ve sonrasında evde geçirdiğim kısımda kendimden oldukça emindim. Ne yazık ki saatler ilerledikçe direkt kana karışan bu stres zehriyle başa çıkmak oldukça zor oluyordu.
Evin içinde dört dönmekten bacaklarım ağrımıştı. Beren'i üç kere arayıp yarım saatlik süre boyunca telefonda tutmuştum ama en sonunda Mehmet'le beraber olduğunu söyleyerek telefonu bir nevi yüzüme kapatmak suretiyle ona yaptığım bu işkenceye son vermişti. Kızı suçlayamıyordum da sevgilisiyle olan görüşmesini bu kadar bölmemem gerekliydi. Sevgili olup olmadıklarını bile tam olarak bilmiyordum gerçi. Beren uslanacak bir kız değildi. O buna rağmen hayatın keyfini sürerken ben neden çocuklarımın babası gelecek mi korkusuyla evimde büzüşmüş bir haldeydim acaba? İlla serseri mi olalım, illa hatırlanmayacak gecelerin mensubu mu olalım yani?
Son çare olarak benim vefalı sincabım Irmak'ı aramıştım elbette. İnsanın aklını karıştıracak derecede olgun, bununla beraber sinirlerini bozacak kadar da rahattı bu konularda.
"Sen geleceğine kesin emin misin şimdi? Bana bu yöntem çok mantıklı görünmedi açıkçası."
Hayatının baharında olan minik kuzenime erkeklerin ne kadar basit yaratıklar olduğu konuşmasını bin beş yüz kere yapmış olmama rağmen bu söylediklerini cehaletine vererek iç çektim. Daha öğrenecek çok şeyi vardı. Ne güzel ki benim gibi bir yol göstericiye, bir mentora, bir hayat koçuna ve harika bir ablaya sahipti. Şanslı sincap seni.
Kapı çalınınca aniden irkilerek yerimden sıçradım. "Geldi Irmak geldi! Kapa telefonu kapa, kapa, kapa!" Diğer taraftan kuzenimin sevinç nidasını duyarken tam ortasında telefonu yüzüne kapamak suretiyle derin bir nefes aldım. Artık ne olacaksa olsundu.
Yerimden hızlıca fırlayarak kapıya kadar olan yolu sekerek gittim. Delikten bakınca hayatımdaki en tatlı kıvırcık kafayı görmek içimin neşeyle dolmasına sebep olmuştu. O saçlarını bir gün kestirirse mutsuzluktan öleceğimi çok iyi biliyordum.
Hemen açmak yerine bir iki adımda aynanın karşısına geçerek görünüşüme bakmaya karar vermiştim. Ben burada saatlerdir beklediğime göre onun da birkaç dakika beklemesinde sorun yoktu bence. Aynada rujumun taşan kısmını parmağımla temizledikten sonra üzerimdeki kıyafeti düzelttim. Saçlarımı önce sağa sonra sola attım. Hangisi daha iyi bir türlü karar veremiyordum açıkçası. Belki de toplamalıydım, örebilirdim de hatta. Bir balıksırtı örmek kaç dakikamı alırdı ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tatlı Rüyalar
HumorAslında şu anda hayatımın merkezinde birisiyle beraber olmak yoktu. Erkek düşmanı ya da yalnızlık düşkünü biri değildim. Herkesin yaşadığı aptal tecrübeleri yaşadım. Çok âşık oldum, terk edildim, terk ettim, ağladım ve gençliğimin bir kısmında yüreğ...