11-Soğuk Kalpler, Yıkık Hayaller''Bir şey söylesene Taehyung!'' Diğer odaların kapıları yavaş yavaş açılmaya başladığında Hoseok'un kolundan tutup içeri soktum ve arkamızdan kapıyı kapattım. Sertçe kolunu çekip koltuğa oturdu. Sinirden kızarmıştı ve tam anlamıyla burnundan soluyordu. İçinde bulunduğum durumun şokundan hala çıkamamışken yanına gidip oturdum ve elimi omzuna koydum.
''H-hos-...'' Lafımı tamamlamayamadan elimi ittirip hızlıca ayağa kalktı ve bana döndü.
''Dokunma! Sakın dokunma!'' Gözlerimin dolmasına daha fazla engel olamadım ve başımı eğdim. Elini saçlarından geçiren Hoseok dizlerimin önüne çöktü ve bana baktı. ''Susma Taehyung. Lütfen susma. Doğru değil de, montaj de bir şey de. Ne dersen inanırım ama yalvarırım susma.'' Başımı kaldırdığımda gözlerim Hoseok'un dolmuş gözleriyle buluştu.
O an her duyguyu tattım gözlerinde. Çaresizlik, öfke, üzüntü ve kırgınlık... Buna daha fazla devam edemezdim. Her şey açığa çıkmışken bunu daha fazla yapamazdım ona, bize.
Gözlerindeki o hayal kırıklığı yavaş yavaş tüm vücuduma saplanıyordu ve derin yaralar açıyordu bedenimde. O açılan yaralardan akan pişmanlık damlaları yavaş yavaş ruhuma işliyordu ve nefes alamıyordum. Sonunda sesimi bulduğumda zar zor konuştum.
''Özür dilerim... çok özür dilerim.'' Hıçkırığımı ve gözlerimden akan yaşları umursamadan ben de onun gibi ayağa kalktım. Sinirle sımsıkı bileğimi kavradı.
''Bana yalan söyledin! Beni kandırdın!'' Her cümlesinde biraz daha fazla sıkıyordu ama kalbimin acısından onu hissetmiyordum bile. ''Sana ailemi anlattım! Kimseye söylemediğim şeyleri söyledim! Kalbimde kimseyi koymadığım bir yere koydum! Ama sen ne yaptın? Bana yalan söyledin ve beni kullandın! Ben de aptal gibi sana inandım!''
Mümkünmüş gibi gözyaşlarım daha da artmıştı. Bir şeyler demek istiyordum ama konuşamıyordum. Duygularım büyük patlamalar yaşarken kelimelerime kilit vurulmuştu. Bileğimdeki elini çektiğinde o büyük patlamanın bıraktığı hasarla dizlerimin üstüne düştüm.
''Seni tanıdığım güne lanet olsun Kim Taehyung.'' Tükürürcesine söylediği bu cümle nefesimi keserken Hoseok, arkasında bıraktığı yıkık dökük harabeyi bilmeden seri adımlarla odayı terketti. İşte tam o anda yaşadım hiç tatmadığım o duyguyu. Yüreğim yanıyordu. Cayır cayır yanıyordu. Her geçen saniye külleri içime serpiliyordu ve pişmanlık havuzunu siyah bulutlarla dolduruyordu.
En başından söylememeliydim böyle bir yalanı ama korktum. Eskiden yaşadıklarımı tekrar yaşamaktan çok korktum. Her şeyi en başından anlatmam gerekiyordu ama ayağa kalkacak dahi halim yoktu. Yere yatıp dizlerimi kendime çektim ve iyice kıvrıldım.
O kadar hızlı nefesler alıyordum ki başım dönüyordu. Kalbim göğüs kafesime sığmayıp ruhumu parçalıyordu.
Şu an içimde yankılanan tek isim Hoseok'tu.
***
Tüm başımı ele geçiren bir baş ağrısıyla araladım gözlerimi. Ağlamaktan çapaklanmış gözlerimi ovuşturup çapaklardan arındırdım ve yattığım yerden zorlukla doğruldum. Bütün gece boyunca uyuduğum soğuk zemin yüzünden her yerim ağrıyordu ve çok üşüyordum. Masadan aldığım destekle ayağa kalkıp banyoya gittim. Kirli sepetinde gördüğüm Hoseok'un kıyafetleri dün yaşananları film şeridi gibi gözlerimin önünden geçti. Bir an için her şeyin rüya olduğunu düşündüm. Ta ki ıslanmış banyo kabinini görene kadar.
Hoseok odaya gelmişti. Duş bile almıştı. Ama bırak yerden kaldırmayı, üstümü bile örtmemişti. Ne bekliyordum ki?
''Sinirim geçti Taehyung. Seni seviyorum.'' Demesini mi? Belki birazcık beklemiş olabilirim ama o, asla böyle bir şey yapmazdı.
O kadar üşüyordum ki titriyordum. En iyisi sıcak bir duş almaktı. Ağır ağır duşa girdim. Sıcak su vücudumla buluşurken Hoseok'un son cümlesi gözlerimden yaşların akmasına sebep oldu.
'Seni tanıdığım güne lanet olsun Kim Taehyung.' Onu kaybetmiştim. Onu tamemen kaybetmiştim. Gözüm Hoseok'un kullandığı şampuana takıldığında kutuyu elime alıp avcumun içine sıktım ve saçlarımı köpürttüm. Yoğun vanilya kokusu daha çok ağlamama sebep olmuştu. Hemen durulanıp çıktım ve üstümü giydim. Her ne kadar onun şampuanı olsa da tamamen onun gibi kokmuyordu. Onun kokusu bambaşkaydı. Tamamiyle ona ait.
Saçlarımı kurutmadan yukarı çıktım. Üstüme kalın bir hırka geçirip yatağa girdim. Sesli ağlamam sessiz iç çekişlere dönmüş olsa da ağlamam henüz dinmemişti. Başımın ağrısı her Hoseok'u düşündüğümde daha da şiddetleniyordu.
Kapı açıldığında Hoseok olduğunu düşünerek hızlıca doğruldum ve aşağıya baktım. Sehun'u görmemle yüzüm düştü. Beni gördüğünde yüzündeki telaşı ifadeyle koşarak yanıma çıktı.
''Taehyung! Bu halin ne? Ah tanrım şuraya bak.'' Yatağa oturup elini alnıma koydu ve tekrar kalkıp beni de kaldı. ''Yürü revire gidiyoruz. Çabuk. Ateşadam olmuşsun resmen.'' Her ne kadar söylediğine itiraz etsem de beni dinlemedi. Odadan çıktık ve Sehun'un desteğiyle revire yürüdük. Revirin olduğu koridora dönmemizle Yoongi ile karşı karşıya gelmemiz bir oldu.
Ben halimi, hatrımı, bu tipimi veya nereye gittiğimizi sormasını beklerken tek bir kelime döküldü dudaklarından.
''Ayrılalım.''
BÖLÜM SONU
Diğer bölümde görüşmek üzere Vhope'la kalın 💚💜
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Prejudiced Love // VHOPE ~DUZENLENIYOR~
FanfictionHer şey homofobik olan Jung Hoseok'un oda arkadaşı Kim Taehyung'un gay olduğunu öğrenmesiyle başladı. "Üzgünüm Hoseok. Seni kaybedeceğimi bilmeme rağmen sana delilercesine aşık olduğum için üzgünüm. Lütfen benden vazgeçme. Lütfen bizden vazgeçme." ...