14- Takım Elbise, Bilinmeyen Kardeş

780 65 24
                                    


14-Takım Elbise, Bilinmeyen Kardeş

Soyutluk, somutluktan zordur. Anlat deseler anlatamazsın belki ama en derinlerinde yaşarsın. Hayattan soyutlandığında anlarsın bu dünyanın bittiğini. İşte ben şu an tam o noktadayım. Tam iyileştim derken o gün Hoseok ile olan konuşmamızdan sonra tekrar hasta oldum.

Birkaç gündür diğer günlere nazaran daha da az yemek yemeye başlamıştım. Öğle yemeklerinde Sehun beni zorla yemekhaneye götürüyordu, yemek aldırıyordu ve Soo gelince beni ona bırakıp Hoseok'un yanına gidiyordu.

Bu süre içerisinde ikisi de çok aramızda kalmıştı. Bir benim yanımda kaldılar bir de Hoseok'un yanında. İkimizin de gönlü olsun, onlara kırılmayalım diye çok uğraştılar. Her ne kadar belli etmemeye çalışsalarda onlar benim en yakın arkadaşlarımdı sonuçta. İkisini de artık daha iyi tanıyorum. Sehun'la odamızı değiştirmek ikimiz için de iyi olmuştu. Yani...kısmen...

Müzik odasının olduğu binaya girip yavaşça alt kata indim. Gözlerimi boş bakışlarla etrafta gezdirirken müzik odasından çıkan Hoseok'u görmemle yavaş olan adımlarım iyice yavaşladı ve ondan birkaç metre uzakta durdu.

Siyah bol tişörtünün içine giydiği siyah-beyaz çizgileri olan tişörtünün altına açık renk bir kot pantolon giymiş, kemer kısmından siyahlı beyazlı bir bandana sarkıtmıştı. Turuncudan kahverengiye dönen saçları gözlerindeki yorgunluktan destek alırmışcasına dağılmış bir biçimde terlemiş alnına dökülürken gözlerim onun kahveleriyle buluştu.

Hafifçe çatılan kaşlarıyla bir süre gözlerinden tek bir duygu bile geçmeden beni süzmüş sonra da her zaman yaptığı gibi bir şey demeden yanımdan geçip gitmişti. Aldığım vanilyalı kokuyla gözlerim yavaşça kapanmış, hafifçe gülümsemiştim.

Onu o kadar fazla özlemiştim ki kendimi günlerce yatağa kapatıp hüngür hüngür ağlamak istiyordum. İçimdeki ağır özlem duygusunu bir türlü gideremiyordum işte.

Adım sesleri gittikçe uzaklaşırken ağlamak için doğru yerde ve zamanda olmadığımı kendime sert bir şekilde hatırlatıp derince bir iç çektim; gözlerimi kırpıştırıp müzik odasına girdim.

Acaba Hoseok neden gelmişti buraya? Müzikle uğraştığını söylemişti bir ara ama onu şarkı söylerken duymamıştım hiç. Buraya gelirken de görmemiştim.

Sehun'dan öğrenmek üzere bu konuyu zihnimdeki tozlu raflara kaldırdım ve geniş müzik odasınındaki mikrofonun ve hoparlörün kablolarını taktım. Kenarda duran sandalyeyi de alıp mikrofonun arkasına koydum ve boyunu ayarladım. Telefonumu hoparlöre bağlayıp şarkının başlamasıyla söylemeye başladım.

***

Birkaç şarkı provasının ardından okuldan çıkıp Myung ile AVM'ye geldik. Kendine has, hoş bir tarzı olduğunu düşündüğüm için seçmelerde giyeceğim kıyafette yardım etmesini istedim ve sanki bunu bekliyormuşcasına hemen kabul etti.

Bileğimden tutup öteki mağazaya çekiştirmeye başladığında sızlanarak kolumu çektim.

''Çok yoruldum ben. Biraz dinlenelim ya da yarın yine gelelim. Hm? Hadi gidelim yorgunluktan öleceğim yoksa.'' Anında kaşlarını çatık dudak büzdü ve koluma girdi.

''Tamam oppa~ Bu mağaza son gerçekten~'' Aegyo yapmaya başladığında yüzümü buruşturup göz devirdim ve sürüklediği lüks ve oldukça büyük mağazaya girdim. Myung anında reyonların arasında kaybolurken yanaklarımı havayla doldurup ellerimi pantolonun ön ceplerine soktum ve etrafa bakaya başladım.

Prejudiced Love // VHOPE ~DUZENLENIYOR~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin