12- Sana Çok İhtiyacım VarBazen yaptığınız hatayı sonradan anlarsınız. Sizi onun pişmanlığıyla yaşamaya mahkum eder belki de hayat. Ben bütün bedenim pişmanlıkla kavrulduğunda anladım hayatımın hatasını yaptığımı. Belki bakirliğimi kaybetmemiş olabilirim, belki yanlış insanla evlenmemiş de olabilirim. Ama çok değer verdiğim insanı kaybettim. Yaptığım bu aptal hata ile anlamıştım Hoseok'a verdiğim değeri.
Gözlerimi araladığımda revirdeydim. Görüntünün netleşmesi için gözlerimi birkaç kez kırpıştırdım ve bulanık olan görüntü kısa sürede düzeldi. Açılan kapının arkasında gördüğüm beden ile hemen doğruldum.
''Hoseok!'' Sadece arkasını görebilmiştim. Sonra da kapı kapandı zaten. Belki de bu beynimin bana oynadığı lanet bir oyundur ama bilmiyorum. Konuşmamla -daha doğrusu böğürmemle- yatağın yanındaki koltukta oturan Sehun bana dönmüştü.
''Oh.. sonunda uyandın. İyi misin Taehyung?'' Başımı kaşıyıp ifadesizce ona baktım.
''İyiyim de ne oldu ki?'' Düşük olan yüzü biraz daha düştüğünde çoğu şeyin ters gittiğini anladım. Başını eğip elleriyle oynamaya başlarken hala ondan bir cevap bekliyordum.
''Şey... bayıldın. Biz de seni buraya getirdik.'' Biz? Sehun ve kim? Hoseok? Bu düşüncenin verdiği mutlulukla iki gündür yapmadığım şeyi yaparak kocaman gülümsedim.
''Ah biliyordum! Hoseok'un benden nefret etmediğini biliyordum. Kıyamaz ki o Tae Tae'sine. Sadece gönlünü alsam yeter. Oh sonunda her şey düzelecek.'' Üstümdeki pikeyi çektim ve bacaklarımı yataktan sarkıttım. Sehun yavaşça soğuk elleriyle kolumdan tuttu.
''Hayır Hoseok değildi. Ben ve Yoongi.'' Yoongi? Bir saniye tam olarak ne olmuştu? Sehun yurda yanıma geldi ve uzun uğraşlar sonucu beni revire götürdü. Yoldayken de Yoongi ile karşılaştık ve... ve o benden ayrıldı. Tabi ya... Omuzlarım hayal kırıklığının verdiği ağırlıkla düşerken gözlerim çoktan sabit bir noktaya kitlenmişti.
''Beni terk etti.'' Titreyen sesim ve dolan gözlerim sinirlerimi daha da altüst etti. ''Şerefsiz herif!'' Dönen başımı umursamadan hızlıca yataktan kalktım ve aynı hızla odadan çıktım. Bir yandan küfürler edip Yoongi'ye söverken diğer yandan revirin bulunduğu binadan çıkmaya çalışıyordum. Ta ki Sehun önüme geçip beni durdurana kadar.
''Gitme. Seni böyle görmesine izin verip boyundan büyük egosunu tavanlara çıkartma.'' Başka bir zamanda olsa bu dediğine önce sinirlenir sonra da gülerdim. Ama şu an sadece nefret barındırıyordum. ''Hadi gel yurda dönelim.'' Dolan gözlerimdeki yaşları durdururken zorlanıyordum.
''Ya Sehun lütfen doğruyu söyle bu kadar kolay mı çekip gitmek? Önce ailem sonra arkadaşlarım, Hoseok ve şimdi de Yoongi. Söz verdi ya söz verdi! Ben birilerinin bizi öğrenmesinden korkup telaşlanırken, tekrar kötü şeyler yaşayacağım diye ağlarken gözlerimi silen o oldu! Birlikte hallederiz dedi! Aptalım! Ona inandığım için koca bir aptalım! Hoseok'u da kaybettim! Her şey başa dönüyor işte...'' Son cümlede kısılan sesimle Sehun sıkıca bana sarıldı. Ben de başımı göğsüne gizleyip hıçkıra hıçkıra ağladım.
***
Hasta olmama ve aynı odada kalmamıza rağmen Hoseok yüzüme dahi bakmıyordu. Birkaç gündür Sehun ve Myung Soo hep yanımda kalıp benimle ilgilendiler. Kontrol saatlerinde odasına gidip tekrar gelmişti. Bu bir iki günde Sehun'un Myung Soo'nun sahip olduğum en iyi arkadaşlar olduğunu bir kez daha anlamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Prejudiced Love // VHOPE ~DUZENLENIYOR~
FanfictionHer şey homofobik olan Jung Hoseok'un oda arkadaşı Kim Taehyung'un gay olduğunu öğrenmesiyle başladı. "Üzgünüm Hoseok. Seni kaybedeceğimi bilmeme rağmen sana delilercesine aşık olduğum için üzgünüm. Lütfen benden vazgeçme. Lütfen bizden vazgeçme." ...