20- Kaçılan Duygular, Paylaşılan Yatak•Hoseok'dan•
Myung Soo'nun aramasından sonra telefonu kapattığım gibi soluğu hastanede almıştım. Girişteki danışmadan oda numarasını öğrendim ve koşarak üst kata çıktım. Kapının önündeki oturma yerlerinde bitkince oturan Sehun ve Myung Soo ikilisini görünce direkt yanlarına gittim.
"T-taehyung nerede?" Nefes nefese ve zar zor konuşmuştum. Boğazım kupkuruydu ve zorlukla yutkunmuştum. Sehun başını Myung Soo'nun omzundan kaldırıp arkamı işaret etti.
Arkamı dönmemle küçük camdan, odadaki hasta yatağında cansız bir şekilde uyuyan Taehyung'u gördüm. Cama yaklaşıp başımı yasladım ve doktorun serumu takmasını bekledim.
Serum takıldıktan sonra doktor bazı kontrolleri de yapıp odadan çıktı. Hemen yanında bittim.
"Durumu nasıl doktor bey? Nesi var?" Doktor başını kağıtlardan kaldırıp iç çekerek yüzüme baktı.
"Hasta psikolojik olarak bir çöküntü yaşamış. Hem fiziksel hem de zihinsel olarak çok yorulmuş ve vücudu kendini kapatmış."
"Ne yapmamız gerekiyor peki?"
"Dengeli beslenmenin yanı sıra hiçbir şekilde kötü hissetmemeli."
"Pekâla içeri girebilir miyim?"
"Çok kalmamak şartıyla evet. Geçmiş olsun." Doktor gittiğinde bizimkilere baktım ve ikisi içeriye girmemi işaret ederek doktorla konuşmak için kalktıkları koltuğa tekrar oturdular.
Kapının kolunu açacağım sırada ellerimin titrediğimi fark ettim. Yumruk yapıp derin bir nefes alarak yavaşça kapıyı açıp içeri girdim ve arkamdan kapattım.
Korkarak yatağa doğru ilerlerledim ve onu uyandırmamaya çalışarak titreyen ellerimi yatağa koydum. Dikkatlice Taehyung'a doğru eğildim ve burnumu saçlarına sürttüm. Birkaç saniye kadar bekleyip geri çekildim. Odadan gittiğinden beri odanın kokusu değişmişti ve bu değişim kesinlikle iyi yönde değildi.
Taehyung'un kendine has, tanımlayamadığım bir erkeksi kokusu vardı. Lavantalı ve ferah. Bir o kadar da çekici. Tam da onun karakterine benzeyen bir kokuydu.
Odadaki tek kişilik koltuğu yatağın yanına çekip oturdum ve Taehyung'un solgun yüzüne baktım. Birkaç saat öncesinde özenle yapmış olduğu belli olan sarı saçları şimdi dağınık bir şekilde yatakla buluşmuştu. Üstündeki beyaz gömlek ve pantolonuyla melekleri andırıyordu. Hatta onları kıskandıracak derecedeydi. Teni o beyazlardan daha da soluktu ve bunun sorumlusu da bendim. Yavaşça sağ elini avuçlarım arasına aldım.
"T-tae Tae. Bak ben geldim." Daha şimdiden gözlerim dolmaya başladığında kendime birkaç saniye izin verdim. Birkaç kez gözlerimi kırpıştırdıktan sonra tekrar başladım sözlerime. "Berbat bir insanım değil mi? Etrafımdakileri kırıp dökmekten başka bir halt yaptığım yok. Oda arkadaşı olduğumuz zamanlarda en yakınımdın sen Taehyung. Sana ciddi anlamda uzun zamandır kimseye güvenmediğim kadar güvendim, kimseyi sevmediğim kadar sevdim."
"Bilirsin yalana tahammül edemeyen bir insanım. Bana en yakınımın, özellikle tahammülümün olmadığı bir konuda yalan söylemesi beni yıktı. Ciddi anlamda yıktı." Bir süre duraksayıp ona baktım. "Gerçi kendimle beraber çok daha büyük bir yıkık yarattım o da ayrı bir konu ama neyse."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Prejudiced Love // VHOPE ~DUZENLENIYOR~
FanfictionHer şey homofobik olan Jung Hoseok'un oda arkadaşı Kim Taehyung'un gay olduğunu öğrenmesiyle başladı. "Üzgünüm Hoseok. Seni kaybedeceğimi bilmeme rağmen sana delilercesine aşık olduğum için üzgünüm. Lütfen benden vazgeçme. Lütfen bizden vazgeçme." ...