Salıncakta sallanıyordum. Arkamdan biri çok hızlıca salıncağı itiyordu. Parkta tanıştığım çocuklardan biri olmalıydı. Gittikçe hızlanıyor ve gittikçe yukarı doğru çıkıyordum. Gökyüzüne parmaklarım değecek gibi oluyordu. Ellerimi salıncağın zincirlerinden ayırdım ve gökyüzüne daha çok uzanmaya çalıştım. Parkın üç yerinden aynı anda çığlık sesleri yükseldi. Dizimin acısıyla kendimi yerde bulunca çığlık seslerinden birinin bana ait olduğunu anladım. Diğeri kaydıraktan düşüp ağlayan Ece'nin sesiydi. Diğeri de iki çocuğu da yerde ağlayan acılı bir annenin çığlığıydı. Gözyaşlarım yanaklarımdan süzülüyordu. Annemle göz göze gelmiştik. Bir bana bir Ece'ye bakıyordu. Sonra bana arkasını dönüp Ece'ye doğru yürüdü.
"Gitme." Küçük bir çocuk dizinin ağrısını unutamazdı. Eğer annesi onun yerine kardeşini seçmiş olmasaydı... Ağlaması şiddetlenirken dizine baktı. Kanıyordu. Ece'ye baktım. Annemin kucağında ağlamaya devam ediyordu. Bana doğru geldiklerini fark ettiğimde ayağa kalktım ve ters yönde koşmaya başladım.
Dizimden kanların süzüldüğünü hissederken "Gitme." diyerek ağlamaya devam ediyordum. Çünkü artık küçük bir çocuğun derdi kanayan dizi değil de annesi olmuştu.
Benden başkasına koşan Yağız ve benden başkasına koşan annemin sırtları o kadar özdeşleşmişti ki beynimde bir an çocukluk anılarıma dönmüştüm. Hala unutamıyordum annemin bana sırtını döndüğü günü. Ve büyük ihtimalle yıllar sonra da bugünü unutamamış olacaktım. Evin kapısının kapanış sesini duyduğumda gözyaşlarım yanaklarımdan süzülmeye başlamıştı.
"Annesinin bile arkasını döndüğü bir kız çocuğuna neden sen arkanı dönmeyesin ki? Hiçbir zaman sevilmeyeceksin Hazan Çamkıran."
Kendimi yere bıraktım. Kalkıp yatağa yatacak gücüm yoktu. Gözyaşlarım hala akmaya devam ederken yerde bükülmüş durumdaydım. Ringte en zorlu mücadelesini verip o kadar çalışmasına rağmen kaybetmiş biri gibiydim. Elimle kalbimi tutuyordum. Tıpkı bir boksörün kaybettiğinde en çok darbe aldığı karnını tutması gibi. Ben de en çok kalbimden darbe almıştım.
Gözlerim ağırlaşmıştı. Kendimi karanlığın kollarına atıp her şeyi bir süreliğine unutmaktan başka çarem yoktu. Sabah ne halde kalkacağımı bilmeden kendimi uykunun kollarına attım.
***
Çalan alarmın sesi başladığım mükemmel güne bel ağrım da eklenince her şey tam olmuştu. Hayatımda her şey istediğim (!) gibi gidiyordu ve daha iyisi kesinlikle olamazdı. Zorlanarak yerden kalktım ve duşa girdim. Sanki onun dokunduğu her yeri tenimden söküp atmak istercesine kendimi yıkadım. Ondan da bendeki izlerinin bu kadar kalıcı olmasından da nefret ediyordum.
Suyu kapatıp havluma uzandım. Vücuduma havluyu sardıktan sonra dolabıma yöneldim. Hiçbirinde gözüm yoktu. Elime geçen ilk kazakla birlikte siyah bir pantolonu kombinledikten sonra banyoya tekrar yöneldim ve elime pansuman yapmak için gerekli malzemeleri aldım. Yaram mı daha çok acıyordu yoksa dün onun dokunduğu yerler mi sorusuna doğru cevabı bulamıyordum.
Yarayı bir güzel temizledikten sonra sargı beziyle sardım. Şişmiş gözlerimi aynaya bakmadan da hissedebiliyordum. Buna rağmen kendimi şirkette makyajımı yapan insanların eline bırakacak, şişmiş gözlerimi kapatmalarını izleyecektim. Keşke kalbimdeki yaraları da bir tür makyajla kapatabilseler diye düşünmeden edemedim. Anahtarı aldığıma dikkat ederek evden çıktım. Ofise doğru yola koyulduğumda tüm yaşananları düşünmeden edemiyordum. Elimin içinde hala parmaklarının gezindiğini hissedebiliyordum. İçime bir ürperti yerleştiğinde kendime geldim. Ama bu da çok uzun sürmeden üzerine düştüğüm o an aklıma geldi. Her yerin karanlığa bürünmesi ve onun o karanlıktan beni bir kahraman edasıyla çekip çıkarması... Bir kapı açıldı hayalimde. O vardı. Yanında da sevgilisi.
![](https://img.wattpad.com/cover/135850718-288-k356314.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİT
Teen Fiction"Senden başkası umrumda değil. Senden başkası yok. Senden öncesi ve senden sonrası var. Ben senden öncesini umursamıyorum. Senden sonrası da ancak seninle olur. Anla bunu." Karşımda duran adama inanmak istiyordum. Ama inanamıyordum. Nasıl bu ha...