Bölüm 13- Almanya

491 47 12
                                    

Almanya'ya geleli iki hafta olmuştu. Daha iyiydim. Kırıklarımın yavaş yavaş toparlandığını hissediyordum. Eskiye dair ailem dışında bir şey bırakmamaya gayret etmiştim. Evimi satmıştım, numaramı değiştirmiştim. Numaramı bilen kişiler ailem ve burada iki haftada edindiğim arkadaşımla sınırlıydı. Buraya ilk geldiğim gün Alex ile tanışmıştık. Mavi gözleri bana Yağız'ı hatırlatmıyor olsa onunla daha fazla zaman geçireceğimi emindim. Yinede iyi bir çocuktu. Aramızda bir samimiyet oluşmuştu ve en kötüsünden üç günde bir dışarı çıkıyorduk. Babası Türk kökenli olduğu için Türkçe biliyordu ve iletişimimiz zor olmuyordu.

Onunla nasıl tanıştığıma gelecek olursak uçaktan indiğimde ne yapacağımı bilmediğim için bir kenarda ağlamaya başlamışken yanıma gelmiş, benle konuşmuş ve bana destek olmuştu. Ani kararımın nedenini ona da anlatmış böylelikle kimseye anlatmaya cesaret edemediğim olaylardan, içimde tuttuğum şeylerden ben hariç birinin daha haberi olmuştu. Olanları o da garip karşılamıştı. Zaten Yağız ile olanlar garip karşılanmayacak türden şeyler değildi. Değil ben, kendisi dahi olanları çözemiyordu.

Kafamı sağa sola sallayarak düşüncelerimden kurtulmaya çalıştım. İki hafta boyunca Yağız ne zaman aklıma gelse bunu yapıyordum. Diğer türlü bir ilerleme gösteremeyeceğime emindim. Telefonumu elime aldım ve Alex'i aradım. Kısa bir süre sonunda telefonu açtığında hızlıca aklımdaki şeyleri sordum. "Bugün gidiyoruz değil mi? Her zamanki yere." Beni onayladı ve birbirimize "Görüşürüz." dedikten sonra telefonu kapattım. Saat 8 gibi buluşmayı planlamıştık ve saat şu an yediyi yirmi geçiyordu. Hızlı bir duş alırsam geç kalmayacağımı düşünerek adımlarımı banyoya yönlendirdim.

Sadece suyun akışına odaklanarak düşüncelerin beynimi esir etmesinden kurtulmaya çalıştım. İki haftadır düşüncelerimi nasıl durdurabileceğim konusunda ustalaşmıştım. Saçma şeylere odaklanıyor ve saçma şeyleri düşünüyordum. Bir ara Ece'nin bebeği için patik örmeyi bile düşünmüştüm, ama bunu yaparken aklımın Yağız'a çok kayacağını fark ettiğim için vazgeçmiştim. Onu düşünmemeye çalışırken düşünmek en işkenceli olan tarafıydı, şu an olduğu gibi.

Aklıma Yağız ile olan tüm anılarım su sesiyle beraber doluşurken hızlıca suyu kapattım ve duştan çıktım. Paytak paytak ıslak ayaklarımla apartmanın içinde yürürken evin perdelerine baktım. Burayı kiralayalı iki hafta geçmiş olmasına rağmen perdeleri alalı bir hafta oluyordu. Tüm hafta boyunca tüm kıyafetlerimi banyoda giymek zorunda kalmıştım. Çünkü oturduğum sitenin içindeki binalar birbirine çok yakındı. Komşumun salonuna camdan atlayabilirdim. Abartma Hazan.

Dolabımdan beyaz ve siyah renklerinin iç içe geçmiş olduğu çizgili gömleğimi çıkardım. Altına da beyaz pantolonumu giyindim. Masamın üzerinde duran ve normalde Ece'nin olan siyah bilekliği de koluma taktığımda hazır hissediyordum. Bana Türkiye'den kalan ve acı tatlı anılarımı hatırlatan anahtar unutmamaya karşı kazandığım dikkatimi göz önünde tutarak anahtarlarımı çantamın içine attım. Ne kadar akşam saatlerinin soğuk olacağını düşünsem de oturacağımız yerde mont taşımamak adına montuma bir bakış atarak yanından geçtim. Telefonumun da çantamda olduğundan emin olduktan sonra saate bakış atarak evden çıktım. Yediyi kırk geçiyordu ve benim buluşacağımız yere gitmek için sadece on beş dakikaya ihtiyacım vardı.

Zaten sürem olduğu için biraz daha oyalanarak yürüdüm. Çok da erken giderek Alex'i boş boş beklemek istemiyordum. Gideceğimiz yer içkili bir mekandı ve her ne kadar bu kafede veya Almanya'da sarhoş olup da yanıma gelecek biri olmadığını bilsem de tedirgin oluyordum.

Ne kadar oyalansam da düşündüğümden de daha kısa süre içerisinde kafeye gelebilmiştim. Alex normalde beş-on dakika geç kalan bir insandı. Bir de üstüne ben erken gelmiştim ve onu uzun süre bekleyecektim. Ona ayıp olmayacağını düşünerek, aramızdaki samimiyetimize de güvenerek, garsondan soğuk kahve rica ettim. Almancam çok iyi olmasa da Alex sayesinde ve biraz da benim çabalarımla biraz biraz cümle kurabiliyordum. Burada iş bulmam adına da kolay olacaktı. Önceliklerim Türklere ait yerler olsa da elbet Almanca'ya ihtiyaç duyacaktım.

GİTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin