"Yağız, bu sefer gerçekten öp beni." Karşımda dudaklarıma bakarken adamakıllı kurabildiğim tek cümle buydu. Bir yaralının merhem arayışı gibi onun dudakları ise benim ilacımmış gibi sadece onu istiyordum. Bana yaklaştı. Ellerim benden izin almadan onun göğsündeki yerine yerleşti. Onun da elleri sanki ondan izin almadan hareket ediyormuş gibi yüzümdeki yerini aldı. "Yaraların bile yüzünde güzel duruyor." dediğinde göğsündeki elimle kıyafetini avucumun içine alıp sıkmaya başladım. "Senden uzaklaşamıyorum Hazan. Ne yaparsam yapayım kendimi hep senin yanında buluyorum. Sana zarar vermemek için çalışırken sana daha çok zarar veriyorum."
"Bana her 'Gitme.' dediğinde de giden bendim, Yağız. Tek suçlu sen değilsin." Yüzüm onun bahsettiği çekim kuvvetindeki gibi bir etkiyle yüzüne yaklaşıyordu. Bir kez daha gözüm dudaklarına kaydı. Bu durum beni öldürüyordu. Elini yanağıma iyice yerleştirdi. Göğsündeki ellerimi omzuna doğru çıkardım. İkimizde birbirimizden cesaret alırcasına ilerliyorduk. Diğer elini belime koyunca benim de elim ondan cesaret alarak boynunun arkasındaki yerini aldı. Saçının arkasıyla oynamaya başladım.
"Sen nasıl bir şeysin? Nasıl bir güç bir buzdolabının alev alev yanmasını sağlayabilir?" Belimde ellerini gezdirmesi hem ona cevap vermemi engelliyor hem de dediklerini idrak etmemi zorlaştırıyordu. Alnını alnıma dayadığı an gözlerimi kapatmadan yapamadım. Yanağımı okşadığını hissettiğim an anca gözlerimi açabilmiştim. "Bir küçücük aslancık varmış." dediğinde bunu devam ettirmeden yapamadım. "Kırlarda koşar oynarmı-."
Bir anda dudaklarımda hissettiğim baskıyla gözlerimi yeniden kapattım. Belimdeki elleri tüm sınırları aşmak istercesine sürekli hareket ederken benim ellerim de yüzünde dokunmadığım bir kısım kalmak istemiyordu. Yanaklarını elimin içinde hissettiğim bu an hayallerimde saklıydı, şu ana kadar. O da bir elini benim yanağıma yerleştiği an kendimi onun kucağına daha da çok kaymış şekilde hissettim. Tek eliyle beni kendine nasıl böylesine çekebilmiş olacağına kafamı yoramıyordum. Dikkatim onun dudakları yüzünden darmadağın haldeydi.
Dudaklarımız ayrıldığında alınlarımızı birbirimize dayamıştık. Onun yanağındaki ellerim göğsünün üstüne doğru kayarak yolunu buldu. "Ben olan her şey için üzgünüm, Hazan." Dudaklarına elimi götürdüm. Elim dahi temas eksikliğinden yakınırcasına hala onun dudaklarına dokunmak istiyordu. "Sus. Bir suçun yok." Kafasını olumsuzca sallamasına rağmen elimi dudağından çekmedim. O da benim parmaklarımın onu engellemesine rağmen konuşmaya devam etti. "Ben," Derin bir nefes aldı. "Ben dayanamazdım, seni başkasıyla düşünsem." dedi.
"Yapamazdım. Ben senin gibi arkamı dönüp de gidemezdim. Arkamı dönüp gitsem kendimi toplayamazdım sonra. Farah olayından bahsediyorum. Değil seni biriyle görmek, düşüncesi bile bu kadar kötüyken nasıl dayanabilirdim? Bu dudakların," dudaklarıma dokundu, "...başkasının dudaklarına değmiş olma ihtimalini düşünürdüm. Bu ellerin," hala dudaklarının üzerinde duran elimi kendi ellerinin arasına aldı, "...başkasının avucunun içinde olması ihtimalini düşünürdüm. En kötüsü ise beni sürekli seni ağlatmama karşılık seni sürekli güldüren birinin olmasını düşünürdüm. Yapamazdım, Hazan. Bak yine ağlatıyorum seni."
Bunu diyene kadar gözümden akan yaşlardan haberim yoktu. Bu sefer benim yüzümde dolaşan onun parmakları olmuştu. Göz yaşımı siliyordu. Serçe parmağı yüzümde dolaşırken "Parmak mendilliği." diyip güldü. Ufak bir dokunuşu bile kalbimin atışını değiştirebilen bu adamın az önce kurduğu cümleler bende kalbimi çıkarıp avucunun içine bırakma isteği uyandırıyordu. Al bu benim kalbim. Benim ihtiyacım yok. Senindir.
Ama diyemiyordum. Karşısında onun güzelliğini izlemekten başka hiçbir şey yapamıyordum. "Ben de yapamadım zaten Yağız. Yapamadım." Yanağımı okşamaya başladığında yüzümü avucuna doğru iyice yasladım. Vücudumun ona temas etmeyen her kısmı bir temas için yalvarıyordu adeta. "O kapıyı açıp Farah'ı gördüğüm saniye, bana o cümleleri kurduğu saniye içerisinde her şey bir anda siyaha döndü. Siyahlığın içinde hareket edemedim. Kurulan cümleler binlerce kez beynimde yankılandı. Cümleler bir ip olup bileklerimi sardı. Hareket edemedim, yardımın için el sallayamadım sana, sadece durdum. O cümlelerin kafamdan gitmesini bekledim. O iplerin kopmasını bekledim. Onun bile bir amacı vardı Yağız. O ipler kopunca koşup geleceğim yer yine senin yanındı. Bak yine buradayım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİT
Roman pour Adolescents"Senden başkası umrumda değil. Senden başkası yok. Senden öncesi ve senden sonrası var. Ben senden öncesini umursamıyorum. Senden sonrası da ancak seninle olur. Anla bunu." Karşımda duran adama inanmak istiyordum. Ama inanamıyordum. Nasıl bu ha...