"Gitme." Sadece bir kelime kafamın içinde ne kadar yankılanabilirse o kadar yankılandı.
"Gitme." Neden Yağız?
"Gitme." Ben kendimi senden uzaklaştırmak için binbir türlü şey denerken bu karşıma çıkışların neden?
"Gitme."Bana böyle davranman neden?
"Gitme." Yüzüme bile bakmıyorken bir günde sırf anahtarımı unuttuğum için evine gelmişken, önceden komşu olduğumuzu bile bilmiyorken, neden?
"Gitme." Bana yaptıkların çok ağır geliyor. Ben kendimi bu uçurumdan atmak istiyorum Yağız. Beni uçurumun dibine sürüklenmekten kurtaran bu dalı bırakmak istiyorum ben.
Elini elimin üstünden çekti. Ben de kendimi geriye çektim. Zaten dün geceden beri yaptığımız şey bunun döngüsünden ibaret değil miydi? O bana bir adım atıyordu. Ben o adımın ağırlığı altında ezilip kendimi geriye çekiyordum. Ve o kendini benden daha da çok uzaklaştırıyordu. "Yani kahvaltı yapalım demek istedim." Gözlerimin dolduğunu hissettim. Beklentilerimin her seferinde daha yükseğe çekilmesinden ve ardından her seferinde aynı uçurumdan düşmekten bıkmıştım. Beni tutan o dalın beni tutamayacağından korkmak ve o daldan kurtulmak istemek. Tüm zıt duyguları bir arada yaşıyordum.
Bir şey deme gereği hissetmedim. Zaten bir şey demeye çalışsam ağlayacaktım büyük ihtimalle. Bir anda bu hale gelmem ona anormal gelebilirdi. Ama ben dün geceden beri yaşadıklarımızı sindiremeyecek duruma gelmiştim.Arkamı döndüm ve kapıya ilerlemeye başladım. "Hazan."
Bana seslendiğinde arkamı dönüp bakmadım. Kendimde gerçekten bu gücü görmüyordum. Bir an önce eve gitmek istiyordum. İş için de birkaç gün izin alabileceğimi düşünüyordum. Hem çekimlerin büyük kısmını bitirmiştik ve acele etmemiz de gerekmiyordu. "Nereye gidiyorsun Hazan?" İsmim onun ağzından her çıktığında kendimi daha da kötü hissediyordum. Keşke uyanmasaydı. Keşke üstünü örtmeye çalışmasaydım. Keşke. O zaman eve mutlu gidebilirdim.
Kapıyı açtığım anda gözlerimin dolu dolu olmasına rağmen kapının önünde birinin olduğunu fark ettim. Arkamda da Yağız'ın yavaşlayan ayak seslerini duydum. Karşımdaki kız kaşlarını çatmış bana bakıyordu. "Sen kimsin ve benim sevgilimin evinde, benim sevgilimin kıyafetleriyle ne işin var?"
Bir anda oradan yok oldum. Bir siyahlığa girdi tüm vücudum. Karşımda bir silah ve o mermiden çıkan kurşun bana doğru geliyordu. Ellerim, ayaklarım bağlı değildi ama hareket edemiyordum. Kaçamıyordum o mermiden. O mermi gelip beni kalbimden vurduğu an gerçekliğe geri döndüm. "Sana diyorum." Sesini bana yükseltmesine iyice sinir olmuştum. Hemen buradan gitmek istiyordum ve bunu Yağız'ın yüzüne bile bakmadan yapmak istiyordum. Karşımdaki kızı hafif ittirip yanından geçtiğimde hızlıca kendi koridoruma doğru döndüm. Şimdi gözyaşları akmaya başlamıştı işte.
Nasıl anahtarı bulduğumu bilemeden, nasıl içeri girdiğimi anlayamadan kendimi yerde ağlarken buldum. Canım yanıyordu. Hem de canım çok yanıyordu. Kendimi karşımdaki kızla karşılaştırırken buldum. Kısa saçları vardı. Benim ise uzun. Acaba Yağız kısa saç mı seviyordu? Bu muydu yani? Daha mı güzeldi benden? Evet kesinlikle öyleydi, çünkü onu seçmişti.
Beni sevmemesi ayrı bir histi. Benim yerime başkasını seçmiş olması daha da ayrı bir histi. Bu istenmemenin üzerine gelen bir şeydi. Kalbimi yerinden sökmek istiyordum. Kalbimin kırıklarının üzerinden geçer gibi parkelerin üzerinde ellerimi dolaştırdım. Tüm vücudum derin bir acı hissiyle sarsılıyordu.
Karşımda duran ayna gözüme çarptı. Ayağa kalktım. Üstümdeki kıyafetlere baktım. "Sen kimsin ve benim sevgilimin evinde, benim sevgilimin kıyafetleriyle ne işin var?" Onun sevgilisinin kıyafetleriyle ne işim vardı benim? Ben de bilmiyordum. Onun kıyafetleriyle olmak bana da ağır geliyordu. Kendimi aynada uzunca inceledim. En sonunda yüzümün bulunduğu yere yumruk attım. Ellerimin içine girmiş camları hissetmiyordum bile. Kalbimin acısından hiçbir şeyi hissetmiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİT
Novela Juvenil"Senden başkası umrumda değil. Senden başkası yok. Senden öncesi ve senden sonrası var. Ben senden öncesini umursamıyorum. Senden sonrası da ancak seninle olur. Anla bunu." Karşımda duran adama inanmak istiyordum. Ama inanamıyordum. Nasıl bu ha...