Bazen ucu bucağı olmayan dipsiz bir kuyunun dibinde bulursunuz kendinizi. Bu dipsiz kuyunun ucunda olan şeyi merak edersiniz. Atarsınız kendinizi o kuyuya. Kuyunun duvarları canınızı yakar siz düşerken. Sıyrıklar içinde kalır her yeriniz. Canınızın yanmasını göz ardı etmek zorunda kalırsınız, sırf kuyunun dibinde güzel şeyler bulacağınıza dair umudunuz olduğu için...
İşte Yağız buydu.
Karşımda ellerimi kendi avuçlarının arasına almışken düşündüğüm tek şey gözlerinin nasıl bu kadar güzel olabildiğiydi. Ona baktıkça daha çok bakma isteğiyle dolmam normal miydi? Veya yanımda olmasına rağmen onu daha çok özlemem? Görmek yetmiyordu belki bana. Söz konusu Yağız olunca hiçbir zaman yetinen bir insan olmayacağım belliydi. Her zaman ondan ve ona ait olan her şeyden daha fazlasını isteyecektim. Onun sevgisi bile belki bir süre sonra yetmeyecekti bana.
"Niye öyle bakıyorsun bana?" dediğinde düşüncelerimi bir makasla keserek direkt ona odaklandım. Gülümsedim. Ne düşündüğümü ona nasıl anlatabilirdim ki? "Bilmem." diyerek konuyu kapatmayı istediğime dair kısa bir cevap verdim. "Saklama benden." dediğinde avuçlarının arasında duran ellerimi dudaklarına götürdü. Küçük bir öpücüğü elimin üzerine bıraktığında tüm düşüncelerimi saklamak adına olan zırhımın yıkıldığını hissediyordum. "Çünkü böyle olacağını hiç bilemezdim. Yani..." Senin beni seveceğini düşünemezdim. Aklımdan geçenleri ona direkt söylemedim. Hem onun beni sevdiğinden nasıl bu kadar emin olabilirdim ki? Ukalaca yanıtımı kendime sakladım.
"Benim seni seveceğimi düşünemezdin." Benim sesli kurmaya korktuğum cümleyi o tamamladığında ister istemez kıkırdadım. Biraz utandığımı hissediyordum. Yanaklarımı saklamak için ellerimi onun avucundan çektiğimde ellerim onun yokluğu yüzünden sızlanmaya başladı. Ne kadar salakça bir davranış yaptığımı da o an fark edebilmiştim. "Evet." diyerek onu onayladığımda sandalyesinden kalktı. Ben onu izlerken masanın etrafında dolaşarak yanımdaki sandalyeyi çekti ve oturdu. Vücudu tamamen bana dönük bir şekilde durduğunda bana bir şey sorsa cevaplayamayacağım kadar heyecanlı olduğumu fark ettim.
"Nasıl olur da sevmezdim ki?" diyerek fısıldadığında onun da hala kendine pek güveninin olmadığını fark ettim. Yinede benden rahat olduğu kesindi. Ellerini saçlarıma getirerek kızaracak olduklarını tahmin ettiğim için yanaklarımı saklamak adına açık bıraktığım ve yüzüme düşen saçları kulağımın arkasında sabitlemeye çalıştı. Elini çekerken biraz tereddütlü gözüküyordu. "Yağız..."
"Efendim güzelim." O an kuracağım cümlelerin havada uçuştuğunu hissettim. Küçücük bir cümlesiyle bana hissettirdikleri şeyler pek adil değildi. Ellerini bir anda nereden geldiğini bilmediğim bir cesaretle dizimin üzerinde sabitledi. Parmaklarıyla dizimin üzerinde daireler çizerken söyleyeceğim cümleden tek bir kelime dahi zihnimde kalmamıştı. "Unuttum." dediğime yüzüme anlamlı bir şekilde bakmaya başladı.
"Seni seviyorum diyecektin herhalde." dediğinde daha da çok utandım ve koluna hafif bir tokat attım. "Dalga geçmesene." derken bacağımda daireler çizmeye devam ediyordu. "Yalan mı?" diyerek yüzünü bana yaklaştırdı. O bana bu kadar anlamlı bakarken sevmediğimi iddia ederek ona yalan söylememin bir anlamı yoktu. Yapamazdım da. Bir an için mantığımı bir kenara atıp tüm duygularımla açık seçik bir şekilde önünde dikilmek istedim. "Değil."
İç çekti. "Hazan Çamkıran..." dediğinde daha deminki konuşmaya gönderme yapmak için "Efendim güzelim." diyerek onu yanıtladım. Gülüşü kulaklarımda yer ederken onun bu kadar güzel olmasından korktuğumu fark ettim. Her an elimden kayıp gidecek gibi duruyordu. Ve ben bunu bir kez daha kaldırabileceğimden emin değildim. Lütfen beni kendinle sınama, Yağız Egemen.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GİT
Teen Fiction"Senden başkası umrumda değil. Senden başkası yok. Senden öncesi ve senden sonrası var. Ben senden öncesini umursamıyorum. Senden sonrası da ancak seninle olur. Anla bunu." Karşımda duran adama inanmak istiyordum. Ama inanamıyordum. Nasıl bu ha...