'Senin bana gülüşün, benim o an ölüşüm sözlere sığmaz.."
Onun bana gülüşü..
Ölü bir bitkiyi canlandırır,
Onun bana bakışı..
Tükenmiş umutları yeniden doğurur,
O, beni herşeyiyle tamamlar. Hani derler ya 'Kalp dediğin zaten atıyor marifet ritmi değiştirebilende' diye. İlk duyduğumda anlamamıştım. Kalbin ritmi zaten herzaman aynıdır. Hızlansa da dursa da sonu ölüm olur diye düşünürdüm, Ta ki Emir'i tanıyana kadar.
O, benim kalbimi göğüs kafesimden fırlatacak derecede çarpmasını sağlayan adam. O, beni baştan aşağı titreten aşkını bana bağışlayan adam.Ellerim başımın arasında, ağlamaktan kızarmış ve şişmiş gözlerimle ambulans seslerine inat sessiz hastane koridorunda oturuyordum. Tam karşı çarprazımda ayakta duran Baran'a baktım kısa bir süre. Duvara yaslanmış kafasınıda yaslayıp biraz dik tutmuştu. Onunda kızaran gözleri ağladığı gerçeğini bas bas bağırırken ne kadar kötü bir durumda olduğum vuruldu bir kez daha yüzüme.
Kapalı kapıların ardından kocamın haberini bekliyordum.. Ya yaşayacak ya da gidecek.Ölüm..
Bu kelimeyi yakıştıramıyordum ona. Emir'i o kefenin, kara toprağın içinde düşündükçe nefesim daralıyordu.
Boğulacak gibi olurken doğruldum ve derin bir nefes aldım, aldığım nefes içime battığında yüzümü buruşturdum. Kalbim gerçekten acıyordu. Herşey üst üste gelirken Emir'in yere yığılışı hafızamdan bir an olsun çıkmıyordu.Geriye yaslandığımda kollarımı göğsümde birleştirdim ve beklemeye devam ettim. Elimden hiçbirşey gelmiyor, sadece bekliyordum. Hiçbirşey yapamamak, çaresizlik insana koyan en büyük etkenlerden biriydi. Elinden birşey gelmemesi, kös kös oturup beklemek, bir saatin sana bir ömür gibi gelmesi berbat birşeydi.
"Benim hayatım ne zaman yoluna girecek?"
Diye sordum çatallaşan sesimle,
"Kimse dört dörtlük yaşamıyor ki.."
Dedi Baran.
Pekâlâ haklıydı fakat bende birşeyler sürekli yarım kalıyordu. Adam akıllı geçen günlerim bir elin parmak sayısını geçmezken ağladığım zamanların haddi hesabı yoktu.
Derin bir of çekerken Nihal hanım ve Halil ağanın sesini duymamla kafamı o yöne çevirdim. Halil ağa Nihal hanıma nazaran daha hızlı adımlarken, nihal hanım arkasından koşup yetişmeye çalışıyordu. Yanımıza yaklaştıklarında,"Yine ne oldu yavruma!?"
Diye isyankâr bir üslupla feryat etti Nihal Hanım.
Ben ağlamaktan ve düşünmekten zaten yorgun düşmüşken kendisine anlattıklarımı annesine ve babasına aktarmıştı Baran.
Aradan 1 saat daha geçtikten sonra artık dayanamanaz hâle geldim ve ayaklandım. Benim kalkışımla Nihal hanım, Halil ağa, Baran, annem, babam, abim ve Nurşen ablanında gözleri bana dikildi. Olduğum yerde bir oraya bir buraya gidip gelirken,"Ben daha fazla duramayacağım biri birşeyler söylesin, haber versinler!"
"Sakin ol yavrum, sabır et."
Diye ılımlı bir sesle annem gelip elimden tuttu. Ama ben bir türlü tatmin olmuyordum. Emir'in içeride ne durumda olduğunu bilmiyordum ve bu bilmemezlik beni öldürüyordu, boğulacak gibi oluyordum.
"Sabır da bir yere kadar! Kocam içeride ölüm kalım savaşı veriyor ve benim burada elimden hiçbirşey gelmiyor.. Biri çıkıp birşey söylesin artık, yeter."
Başta gür çıkan sesim sonlara doğru fısıltıya dönüşmüştü. Bitkin olan ruhum beni perişan ederken güçlü kalmakta epey zorlanıyordum.
Bir yandan bebeğimi, diğer yandan hayatımı paylaştığım adamı düşünüyordum. Emir giderse ikimizde mahvolurduk. Ben sevdiğime ve ondan bana kalan tek yadigâra yanıp tutuşurdum, diğerlerinin acıları ise eninde sonunda azalırdı ama benim ki bâki kalırdı. Şimdi ise evlendiğim günden beri beni doğru düzgün aramayan annem kalkmış bana sabretmemi söylüyordu.Kalktığım yere kendimi tekrar bıraktığımda açılan ameliyathane kapısıyla tekrar ayaklanıp doktorun yanına koştum, doktorun etrafında ise ailenin diğer bireyleri vardı.
"Doktor bey, ne olur iyi şeyler söyleyin."
Dedim doktora yalvarırcasına.
Maskesini indirirken, derin bir nefes aldı doktor. Bu hali beni endişelendirirken ağzından çıkacak kelimeleri büyük bir merak ve heyecanla bekliyordum.
"Olumsuz bir durum mu var?"
Dedi Nihal hanım en az benim kadar endişeli bir sesle.
"Bir izin verinde Doktor açıklasın."
Diyince kayınbabam düz bir şekilde, biz de sustuk.
"Zor bir ameliyattı, öncelikle bunu söylemek istiyorum. Ameliyatta iki defa kalbi durdu. İkisinde de döndürdük ama bu ölüm tehlikesi geçti anlamına gelmiyor. İlk kırk sekiz saat çok kritik. Bu süreçte hayata tamamen tutunadabilir ve üzülerek söylüyorum ki bizlere veda da edebilir. Beyinde ki kanamayı durdurduk ve sıkıntılı olan kısmı onardık. Fakat ameliyat ağır ve beyinden olduğu için bitkisel hayata girme ihtimali çok yüksek. Herşeyi zaman gösterecek.. Şuan tek temennimiz kırk sekiz saati sıkıntısız atlatabilmek, sonrası ise uyanması için dua etmek. Hastayı az sonra yoğun bakım ünitesine alacaklar, tekrar geçmiş olsun."
Doktor yanımızdan ayrılınca buğulanmış gözlerimle arkasından baktım. Ellerimin titrediğini ve vücut dengemi yitirdiğimi hissedebiliyordum. Duyduklarım beni rahatlatmazken, tek yapabileceğim şey ameliyattan çıktığı için şükredebilmekti. İki defa kalbi durmuştu dayanamamıştı işte. Çok acımıştı belki de canı. Kaldıramamıştı bünyesi.
Kafamı biraz arkaya doğru çevirdiğimde annem Nihal hanımın kollarından tutmuş teselli etmeye çalışıyordu, babamgil ise tekrar oturmuş hüzünle bekliyorlardı. Abim Nurşen ablaya sarılmıştı. Baran ise kafasını elleri arasına almış düşünüyordu.
Ameliyathanenin kapısı tekrar açılınca içeriden sedye çıktı. Üzerinde ise kafası sarılı, gözlerinin etrafı hafif morarmış ve benzi atmış bir Emir vardı. Canım daha fazla yanarken kendimi tutamayıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Koşup sedyenin demirlerini tutarken Emir'e sarılmaya çalışıyordum ama hemşireler ve iki erkek hasta bakıcı buna engel oluyordu. Abim ve Baran beni tutmaya çalışırken kadınlar da ağlıyorlardı. Sedye uzaklaşırken Baran'ın ve abimin elinden kurtuldum ve arkalarından koştum. Ama çoktan asansöre binmişlerdi. Bir anda başımın dönüp ağrı saplanmasıyla olduğum yerde kaldım. Vücut dengemi tamamen yitirince hissettiğim tek yer bedenimin soğuk zeminle birleşmesi ve zifiri karanlık...
Bir bölüm sonuna gelmiş bulunmaktayız. Lütfen yorumlarınızı bekliyorum esirgemeyin ❣️🙏🏻😘
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TÖRE SONUCU EVLİLİK
ChickLitNefret ile başladı... Aradan zaman geçti. Kalbimin kilitli kapılarını Kelebekler çaldı. Kalbim kelebeklere ısındı, saklı kapılarını açmaya karar verdi. Ama bir soru sordu önce onlara, kapılarını açmaya emin olmak için. 'Bir gün sonra beni terk etme...