BURAK'IN AĞZINDAN:
"Gerçekten benimle kalmaya cesaretin yok mu?" Diye sordu umutsuzca yüzüme bakarak. Biliyodum benden nefret ediyodu,hatta şuan öldürmek bile istiyo olabilirdi. Ama mecburdum. Eğer gitmezsem onu her gün rahatsız ediceklerdi. Her dakka her saniye.. O mutlu olmayı hak ediyor. Kısa bi zaman geçmişti,bu düşüncelerimin ardından tekrar onun tatlı ama nefret dolu sesini duydum. Neredeyse duyulmayacak bi şekilde,
''Korkak''
''Beni anlamıyosun Deniz.''
Hiç bir şey sanıldığı kadar kolay değildir. Herkesin zor da olsa bırakmak zorunda oldugu bir şey vardır. Ama benim bırakmak zorunda olduğum kişi Deniz'di. Tek aşkım. Beni anlamıyordu çünkü yaşananlar ona gayet basit geliyodu. Öyle değildi. Hiç bir şey demeden nefret dolu bakışlarla terastan ayrıldı. Düşüncelerimle baş başa kalmıştım. Onu bırakmak mıydı zor olan,yoksa onu unutmak mıydı? Unutamazdım. Haklıydı. Bu kadar kolay olamazdı. Ama her şey onun iyiliği içindi. Gittikçe beynim bulanıyodu. Elimdeki viski bardağını yere fırlattım ve çaresizce yere çömelip ağlamaya basladım. Erkekler ağlamaz demeyin. Hayvan gibi ağlarlar. Ama ağlamak çözüm değildi. Şuan düzgün düşünemiyodum belki de...
Gözlerimi açtığımda kirli fayansla karşı karşıya kaldım. Yer buz gibiydi fakat yüzüm soğuğa alışmış olucak ki soğukluk hissetmiyodum. Yerdeki kırılmış cam parçacıklarını gördüm. Dün bi hayli icmistim. Başım ağrıdan patlama derecesindeydi. Deniz'i son bi kez görmek istiyodum. Beni anlamasını o kadar çok isterdim ki.. Belki de gerçekten şuan saçma bi şey yapıyorumdur,bilmiyorum. Onun kalbini daha yeni kazanmıştım. Ah Burak!! Napıyosun?!! Kendine gelll! Sanırım yavaş yavaş deliriyodum. Terastan çıkıp evde Deniz'i aramaya başladım. Saate baktım, saat daha 09.45 ti. Deniz hayatta bu saatte kıçını kaldırmazdı. Ses çıkarmamaya çalışarak odasına girdim. Hayır. Yatak gayet derli topluydu ve Deniz'in bedeni orada yoktu. Evin içinde sesim yırtılırcasına ''Deniz!'' diye bağırıyodum. Yoktu!!! Yoktu! Lanet olsun. Nereye gitmiş olabilirdi..??
''Bizi kimse ayıramaz''
Deniz'in sesi kulağıma geldi. Sanki gerçekten yanımdaydı. Evet,böyle demişti. Ve ben de bunu doğrulamıştım. Şimdi ise bi korkak gibi Amerika'ya gidicektim. Ona bu kadar güveni verdikten sonra onu bırakıp burdan defolup gidicektim. Ben tam bi şerefsizim. Nasıl böyle bi şey düşünebildim bilmiyorum. Onu hepten kaybetmiştim. Yoktu işte. Aklıma annesi geldi. Acaba annesine gitmiş olabilir miydi? Her seyini Melek teyzeyle paylasırdı. Eğer annesinde değilse Melek teyzeyi de telaşlandırıcaktım. Bu riski göze alarak Melek teyzenin evine gittim. Eğer arasaydım yalan söyleyebilirdi. Hatta büyük ihtimalle Deniz orda olsa bile yalan söylerdi.
Melek teyzenin evinin önüne geldiğimde tüm ışıkların kapalı olduğunu gördüm. Zili yüz kere çalmama rağmen kapıyı açan yoktu. Kapıyı tekmelesem açılmazdı cünkü baya dayanıklı gözüküyodu. Hayır hayır Deniz uzaklara gitmiş olamazdı.
O an ne kadar yalnız olduğumu hissettim. Annemi ve babamı özlüyodum. Aile sevgisini çok az görmeme rağmen Deniz'in sevgisi bana yetmisti. Ama simdi onu da kaybetmistim. Hem de bi hiç uğruna."Sakın bir oyuna kanma,kimseye güven olmaz bu dünyada. Ne olursa olsun istediğin şeyi yap."
Derdi annem. Haklıydı. Görüldügü gibi insanın kardeşi bile kazık atabiliyor. Halam'ın babama yaptıkları yetmemis gibi simdi beni sevdiklerimle tehdit ediyodu. Ama bu sandığı kadar kolay olmucaktı.
Deniz'i defalarca aradım ama hep meşguldü.
DIT DIT DIT... SİNYAL SESİNDEN SONRA MESAJINIZI BIRAKINIZ...Hay ben senin gibi işinn...! Aklıma gelebilecek her türlü yerlere baktım ama yoktu. Sonunda büyük bi çaresizlikle eve geri döndüm. Uyumucaktım. Belki arardı.
NAH ARAR.Suan bu düsüncelerimin ardında hayat bana hareket cekiyodu. O sırada kapı çaldı,gelen Deniz'di. Bi şey söylememi beklemeden bana sımsıkı sarıldı ve sanki yıllardır öpmemiş gibi tutkulu bi sekilde öptü. Bu ne anlama geliyodu simdi? Elveda öpücüğü müydü? Hic bi sey konusmadan sadece birbirimize bakıyoduk. Deniz yanıma iyice yaklaşıp yüzümü avuçlarının icine aldı ve sağ elinin baş parmağıyla yanağımı oksadı. Cok güzel görünüyodu. "Seni seviyorum" dedi gözlerimin icine bakmaya devam ederek. "Ben de seni seviyorum meleğim." diye cevap verdim. Tam Amerika'ya gitmeyeceğimi,her zaman onunla beraber olucağımı söyliycektim ki Deniz'in bedeni birden yok oldu.
Gözlerimi açtığımda hala koltukta olduğumu gördüm. Etrafıma baktım,Deniz yoktu. Yasananlar gercek degil miydi yani? Gözlerimi kapadım ve tekrar açtım. Hayır hayır yoktu. Biraz önce olanlar sadece hayal gücümden ibaretti. Saate baktım 15.03'tü. Yarım saatlik kısa bir uykuya dalmıstım. Deniz'in beni aramış olması umuduyla telefonuma baktım. Avea'dan mesaj gelmisti. Aman ne güzel. Tam başımı arkaya yaslamıs kendime gelmeye calısıyodum ki telefon caldı. Numarayı bilmiyodum.Deniz olmasınu umut ederek telefonu açtım.
"Her sey düzelicek evlat."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkın Büyüsü
Teen FictionHiç bir aşk engelsiz veya acısız değildir. Aşk hem mutlu eder hem de acı çektirir. Bakalım birbirine delicesine aşık iki genç bu karmaşık yolda nelerle karşılaşacaklar?