⚜️26.Bölüm⚜️

8.8K 611 194
                                    

Sessiz adımlarla çıktı kendi bölmesinden. Kimsenin onu duymaması ve görmemesi için üstün bir çaba sarf etmesi gerekiyordu. Bulunduğu yerden kurtulunca parmak ucunda yürümeye son verdi ama hala etrafını kontrol ediyordu.

Siyah uzun pelerininin geniş şapkasını geçirdi başına. Ardından kendinden emin adımlarla yürümeye başladı. Bunu yaptığına inanamıyordu. Böyle bir şeyi yapmayı düşünmesi bile ölüm fermanını imzaladığının göstergesiydi. Tek ümidi yakalanmamasıydı.

Her geçtiği salonu kontrol etmeyi sürdürdü. Askerlerin bu saatlerde aylaklık ettiğini biliyordu. Sonunda istediği yere varınca kalbi biraz daha hızlandı. Kilerin dün geceden açık bıraktırdığı kapısını sessizce aralayıp içeri sıvıştı. Lola'dan anahtarı aşırmak için binbir takla atmış olsada buna değmişti.

İçerisi zifiri karanlıktı. Işığı açıp dikkat çekmek istemiyordu. Zaten görüşmenin karanlıkta yapılacağının altını çizmişti arkadaşı. Hiç hareket etmeden bekledi ve onun da odanın içinde olduğundan emin olmaya çalıştı. Soluk seslerini fark etti. Ardından adım seslerinin ona yaklaştığını fark etti.

"Getirdin mi senden istediğim şeyi?"diye dişlerinin arasından tısladı arkadaşı çatallaşmış sesiyle.

Carol, gerginlikle dudaklarını ısırdı. Karanlıkta durmak onu korkutuyordu. Arkadaşının neden böyle bir şart koştuğunu anlayamıyordu. Onu uzun zamandır görmemişti ve nasıl olduğunu merak ediyordu. Onun hakkında aldığı son haberler oldukça ürkütücüydü.

"Evet, ama bununla ne yapacaksın?" diye sordu Carol sakin çıkarmaya özen gösterdiği sesiyle. Cebinde duran kibriti çakıp odayı aydınlatmamak kendini zor tutuyordu.

"Bilmemen daha iyi olur. Uzat şunu."

Carol, elini cebine attı ve anahtarı karanlığın ortasına uzatıp onun almasını bekledi. Başı bu anahtar yüzünden belaya girmese iyi olurdu. Anahtarın nerenin kapısını açtığını bilmiyordu ama tehlikeli bir şey olduğunun farkındaydı. Onu elde etmeye çalışırken zorlanması bile tehlikeli olduğu gösteriyordu. Bu işe hiç bulaşmamayı istemişti ama ona borçluydu. Borcunu böyle ödeyebilirdi. Sefil evlerinde sürünmüyor, haremde güzel bir hayat sürüyorsa bu onun sayesindeydi.

Eski yumuşaklığını kaybetmiş parmaklar aldı elinden anahtarı. O yanmış parmakları teninde hissetmek Carol'u ürpertti. Merak duygusuna engel olamayarak konuşmaya başladı.

"Bu anahtar başına bela açacak, değil mi?"

Histerik bir kahkaha geldi kulağına. Tüyleri diken diken oldu. Kollarını etrafına doladı ve geri adım attı.

"Benim kaybedecek hiçbir şeyim yok ama onun var."

Carol korkuyla dudağını dişledi. Efendisine ihanet etmiş gibi hissediyordu kendini. Arkadaşı canına mı susamıştı? Yaşadığına bile şükretmeliydi.

"Esther..."

"Beni hiç görmedin. Benden haberin yok. Gidebilirsin."

Carol bir süre sessizce dikildi ve odanın içinde yalnız kaldığını hissetti. Onun hangi delikten gelip gittiğini anlamak güçtü. Carol daha fazla dikkat çekmemek için çıktı kilerden. Sessiz adımlarla haremin yolunu tutarken adım sesleri duydu. Adımlarını hızlandırsada artık çok geçti. Arkasından seslenen bir muhafız onun durmasına neden oldu.

"Hey! Orada dur. Bu saatte nereden geliyorsun? Burada ne işin var?"

Carol istemeye istemeye yüzünü döndü muhafıza. Kahretsin! Yakalanmak üzereydi. Deli gibi korkuyordu. Hiçbir şey belli etmemeye çalışarak gülümsedi ve çekiciliğini muhafız üzerinde kullanmaya çalıştı. "Ben... Lola'nın yanına gidecektim ama uyuyor sanırım."

Karanlıklar Efendisi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin