Kaybediş

8 2 0
                                    

Bir türlü yakalayamıyordum onu. Otobüsünü, nereye gittiğini, işini, dostunu. Bir bilinmezliğin peşine takıldığımı farkedeli iki üç saat oluyordu. Vazgeçmek sükutudur aşkın. Öyle ki kendi içimde başlayıp, kendi içimde söndürmeye niyetlendiğimde bile bütün cümlelerimi tek kelimelik kılmaya özen göstermeye başlamıştım. Kafedeki garsonlara olağanca kaba davranıp, bir mağazaya girdiğimde çalışanı terslediğim an sanki sana olan duygularımı bastırıyordum. Yanılıyordum. İnsanlara gülmek işten değil.. en son sen gülmüşken, yanağındaki çukurlarınla.

Ekim ayındayız, şairlerin pek bahsi geçmediği vakit.. seni görene dek. Elime kalemi tutuşturup nasıl da yazdırmıştın. Otobüsün tekinde nereye gittiğini bilmeden, kulağımda bir Teoman parçası mırıldanırken bana baktığını farkettiğim o an...
Herkes yerli yerinde. Teoman başucumuzda.. Tanrı'nın bahşettiği sen öyle özel geldin ki gözüme. O an garip bir hisle sana yöneldim aklımda ve indin..
Tek anımız olan yer dikimevi..

Evet, ardından seni görme ümidiyle kırk iki defa gittiğim yer. Karşılaşsaydım yapacağım konuşma hazırdı. Sen belki birkaç cümle ile tersleyecektin ama bu kızgınlığın bile sana yakışacağı aşikardı bana kalırsa ben sana buralara kaç defa geldiğimi, anlık gülüşüyle yanağında oluşan çukurlara olan hoşlantımdan bahsedip.
Hoşlantı..
Kırk ikinci gelişimde farkettim ki saplantıymış. Öyle diyorlar. Ben de inanıyorum. Görmediğin yahut bir kez gördüğün birine inanmaktan daha mantıklı geliyor. Nasıl olduysa vazgeçme kararı aldığım vakit..
Bir türlü içimden uğurlayamadım seni, yaşayamadığımız her şey - ki bu oldukça çok- beni daha çok üzüyordu. Kaybediyordum seni içimde, sahi ben seni ne zaman kazanmıştım ? Ruhun duymadan sevdiğim, seni aradığım zamanlar da yoktun ? Karnım tokken, açken, ağlarken yoktun. Öyleyse neyin gayretsizliğinde boğuluyordum şimdi ?

Belli ki olmayışındı içimi pareleştiren. Olmayacak olmanı bilmek ve anlamak arasındaki dağların denize dik olduğu uçurumdan sallanıyordum anladığımı anladığımda. Dar ağacının kenarında sen çıkmamı, ben itmeni bekliyordum bunca zaman anladığımda çıkmadığımı farkettim. Adımımı atarken yüzünde aynı tebessüm, yüreğimi yerden kestin.. Tanrım bütün suç bunca güzel gülmesindeydi bence. Cesaretimi yitirip çıktım sandalyeye, şayet cesaretli olsaydım bin kırk iki kez giderdim seni görmeye. Ve değerdi bir kez değsen gözbebeklerime. Keşkelerimle yankılanırken içim itmekte hiç tereddüt etmedin sen de.
Artık uğurluyordum seni.. kendine , gelmeyişine , dikimevine.. ilk kez bin pişmanlık duyuyordum farkında olmaktan, anlamaktan. Anlamasaydım ve kalsaydın öylece.

AralıksızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin