"Sert adam ha?"
Shot attığım viski bardağını masaya seslice çarparken Namjoon'un lafıyla ona göz kırptım. Kendisinin içkiye dayanıklılığı yoktu ve içten içe beni bu konuda kıskanırdı.
"Jae hazır annesindeyken biraz dağıtmam sorun olmaz ha?" dedim gülerek. Bunu dememle oğluşumun iki gündür annesinde kalıyor oluşunu hatırladım ve kocaman özlemim doldu kalbime. Keşke annesi olmadan ona sahip olabilseydim. Onu kimseyle paylaşmak istemiyordum.
"Seni yoruyor mu?" dedi Namjoon birasını yudumlarken. Birasını bile hafif alkollü söylemişti.
"Yoruyor ama şikayetim yok. Sadece her zaman ayık olmak zorunda kalmak biraz zor benim gibi biri için." dedim. Bardağa bir viski daha doldurdum.
"Baksana Jae'yi Seokjin'in işlettiği kreşe neden vermiyorsun? Sen de işlerine dönersin hem." dedi Namjoon masada bana yaklaşarak. Ortamın gürültüsünden ne dediğini dudaklarını okuyarak anladım.
Dediğini biraz düşündüm ama Jae henüz küçüktü. Daha çok babasıyla vakit geçirmesi gerekmez miydi? İki yaşındaki bir çocuk arkadaş edinebilir miydi? Evet bayadır işlerimden mahrum kalıyordum, yapmam gereken şarkıların prodüktörlüğü artmış ve stok yaptığım paralar azalıyordu. ama oğlum en iyi şekilde yetiştirilmeliydi. Beyin kıvrımı sayısı çok az olan annesi kariyeri için boşandıktan sonra oğluşumun velayetini bile istememişti. Hah. Canıma minnetti. Bu kadar aptal olduğu için şükrediyordum.
"Bilmiyorum Monie. O daha küçük.."
"Orada her yaş grubu için özel sınıflar var. Cidden gözün arkada kalmaz hem Seokjin'e söylerim Jae'yle özel olarak ilgilenir."
Seokjin Namjoon'un sevgilisiydi. Namjoon ise benim üniversiteden tanıştığım can yoldaşımdı. Seokjin'le arada görüşürdük, baya kafa ve hareketli bir adamdı. Kötü esprileri vardı. Bir an küçük çocukların o esprilere maruz kalmasını düşünmek beni üzdü. Oğluşumda zeka geriliği oluşmazdı değil mi?
"Pekala görüşmeye gideceğim. Benimle gelirsin." dedim. Düşünecektim. Jae bana çok bağlıydı emindim ki benden ayrılmak istemez, bacaklarıma yapışır ve işe gitmeme engel olurdu.
-
Jae'nin bana bir kez bile dönüp bakmadan sınıfa girip koşuşturmaya başlamasına şaşırmıştım.
"Evet seni pek takmıyor sanırım."dedi dün barda yaptığımız bana çok bağlı oğluşum sohbetine ima yaparak. Koluna yumruğumu geçirdim şakasına. Sadece yeni ortam gören oğlum biraz beni satmış olabilirdi ama gece tekrar küçük bacaklarıyla yatağıma tırmanıp göğüsümde uyuyacaktı. Aklıma dolan görüntüyle sırıttım.
Namjoon kolumdan tutup beni Seokjin'in odasına götürdü. Jae'ye bizi kapıda karşılayan üç öğretmen bakacaktı. Eh üç öğretmen idealdi çünkü oğlum tam bir canavardı.
Seokjin'in odasına girmemizle oturduğu masasından ayağa kalkıp bize yönelen müdür bey gülümseyerek elini uzattı önce bana. "Hoşgeldin Yoongi." Biz tokalaştıktan sonra Namjoon'a döndü. Kucağına atlar gibi onu öpen Namjoon'a tiksinerek baktım. Seokjin'in onu aniden itmesi işte beni neşelendiren unsurdu. "Çalışıyorum Namjoon."
Suratı düşen Namjoon'a eğilip fısıldadım. "Seni pek takmıyor sanırım ha?"
Bu sefer koluna yumruk yiyen bendim.
Seokjin'in komutuyla masanın önündeki rahat gözüken koltuklara geçtik. "Şaşırttın beni Yoongi. Jae'yi okula bile başlatmayacağını ve evde özel hocalarla eğitim aldıracağını düşünüyordum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
just babysitter | yoonmin
FanfictionPark Jimin, senin sadece çocuğumla ilgilenmen gerekiyordu.