zengin

6.9K 608 210
                                    

Aşkın yorucu olduğunu anlamıştım. Sizi yorardı ve bunu soluklanana kadar anlamazdınız. Dinlenmeye fırsatınızın olduğu anlar aşkınızın tehlikeye girdiği anlar olurdu. Çünkü aşk soluksuzdu. Soluklandığı yerde bitiyordu.

Orada, hastane kolidorlarına kitlenen bakışlarımla düşündüğün tek şey yorulmak istemediğimdi. Soluk almak da istemiyordum. Kendimi tamamiyle kaptırmak istiyordum ama bu da olmuyordu. Jimin aramıza engeller inşa ediyor ve yıkmama karşı geliyordu. Ona gidip her şeyi anlatmasını istiyordum ama yorgun ve derin gözleriyle karşılaştığımda ne yapmayı istiyorsa ona karşı gelme gücünü kendimde bulamıyordum. Aşktı bu. Gerçekten aşıktım. Kendimin yaralanmasını asla umursamıyordum.

Doktor odasından çıktığında daldığım düşüncelerden ayrıldım. Ayaklanıp soran gözlerle doktora baktım. Sesim çıkmamak için direniyordu sanki. "Durumu iyi. İçeri girebilirsiniz. İyi hissettiğini söyleyince de çıkabilirsiniz." dedi hafif gülümsemesiyle orta yaşlı doktor. Kafamı salladım. Yanımdan geçip gidecekken onu durdurdum. "Bekleyebilir misiniz?" Ona sormak istemiyordum ya da ondan öğrenmek. Ama bir şeylerin açığa çıkmasını ve artık iyi hissetmeyi istiyordum. "Bana tam olarak neyinin olduğunu söyleyebilir misiniz?" Doktorun bakışlarını dosyasına indirmesiyle kalbim duyacaklarım için hızlandı. Kötü şeyler duymak için hazır değildim. Olmak da istemiyordum.

"Hastanın tam olarak nesi oluyorsunuz?" dediğinde hemen cevapladım. "Sevgilisiyim." Anladığını belirterek başını salladığı sırada birden kaşlarını çattı adam. "O zaman bilmeniz gerekmez mi?"

"Biz şey yani..yeni birlikteliğimize başladık ve ilk kez onu böyle görüyorum." dedim pembe bir yalanla. Tekrar anladığını belirterek kafasını salladı. Sonra aramızdaki mesafeyi biraz kapatarak kısık sesli konuştu. "Bakın bu tür hastalıklarda hasta psikolojisini önde tutmamız gerekir. Size benim bunu söylemem ne derece doğru olur bilemem. Diyeceğim şu ki Bay Park'ın size söylemesi daha doğrudur. Üzgünüm."

Anladığımı belirterek kafamı salladım ama içime düşen kötü hislerden başka bir şey hissetmiyordum. Ne derece kötüydü hastalığı? Ne psikolojisinden bahsediyordu? Delirecek gibiydim. Doktor gittiğinde kaç tur kolidorda tur attığımı saymadım. Biraz terasa da çıktım. Asla rahatlamadım. Beni rahatlatacak tek şey oğlum veya Park Jimin olurdu. Jimin'i hastane yatağında görmem de beni rahatlatmazdı. Öyle de olsa onu görmeliydim. Tekrar odasına yürüdüğümde arkamdan gelen sesleri işitip döndüğümde bizimkilerin geldiğini gördüm. Jae'nin beni gördüğü gibi gülmesiyle gülümsediğimde yüz kaslarımın uyuştuğunu hissettim. Uzun  süredir yüzümde ifadesiz bir ifade vardı.

"Jimin nasıl?" diye sordu Seokjin. Omuz silktim. "İyi. Dinleniyor."

"Birden ne oldu böyle?"

"Senin kucağındayken bilinci mi yerinde değildi?"

Hiçbir soruya cevap vermek istemedim zaten hiçbir cevabım da yoktu. O an soru soranların sadece benim arkadaşlarım olduğunu farkettim. Taehyung ve Jungkook başka yerlere bakıyorlardı. "Siz de biliyorsunuz değil mi?" diye sorduğumda ikisinin de bakışları anlık bana dönse de tekrar başka yerlere baktılar.

Derin bir nefes verdim. Jae bacaklarıma yapışınca gözlerim dolarak onu kucağıma aldım. Oğlumun kokusu beni daha da duygusallaştırırken az kalsın orada ağlayacaktım. Bir süre orada sadece oturduk. Sabah olmasına yakındı. Jae kucağımda uyuyakalınca onu yanımda oturan Hoseok'un kucağına yerleştirdim ve Jimin'in odasına gitmek için kalktım. Kapı kulpunu tuttuğum anda Taehyung ayaklanıp yanıma gelmişti. "Hyung.."

Yüzümde yorgun bir ifade olduğunu tahmin edebiliyordum. Gözlerim de ağırlaşmıştı. Sorarcasına ona bakmaya devam ettim. "Onun üzerine gitme olur mu? Sana söyleyecektir. Sadece...o çok aptal hyung. Onun hep yanında olursun değil mi?"

just babysitter | yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin