"Ben yapamayacağım tamam mı? Bana yaklaşma."
İçimden ettiğim sayısız küfürlerden sonra Sora'nın yanından kalktım. Bu aptal kalabalıktan kurtulmam lazımdı. Başım çoktandır ağrımış üstüne üstlük stresten fena terlemiştim. Şuraya bayılsam fena olmazdı.
Sora'nın anlamsız bakışlarını görmezden gelip geniş parti alanından çıktım. Tuvalet yolunu gösteren tabelaları arıyordum ama gözlerim bulanıklaşıyordu. Bir duvara yaslanıp kafamı soğuğa yasladım. Kötü gidiyordu. Kötü hissediyordum. Jimin neredeydi? Jimin'imi görmeliydim. Uzaktaydı. Evde olmayı çok istiyordum şuan.
Kang Sora. Dedikodu çıkaracağımız, sahte aşkım olacak kadındı. Güzeldi. Olgun yüzü ve oynadığı sayısız filmle ulusun sevilen prensesiydi. Bana verilen, göz devirerek dinlediğim ilk bilgiler bunlardı. Kang Sora zerre umrumda değildi. Şöhreti unutulmaya başladığı için ve benim şöhret kazanmam gerektiği için böyle bir oyuna katlanıyor olmam umrumdaydı. Bunu yapamazdım. Bu partiye zorla getirilmiştim. Sora gelip beni bulmuş ve arkadaşça sohbet etmiştik. İçkiyle gevşeyen bedeni bana yaslanmaya, temas kurmaya başlayınca da kalkıp gitmiştim işte. O kadar yanlış hissettiriyordu ki bir an suçluluk duygusundan ağlayacak kıvama gelmiştim.
Namjoon ve Hoseok'u bulmalı ve eve gitmeliydik. Duvarlara tutuna tutuna yürüdüğüm koridorlar sanki gittikçe daralıyor ve beni sıkıştırıyordu. Yere çöktüm. Başımı dizlerime yaslayıpnyere çöktüm. Onları telefonla arayabilirdim. Telefonumu güç bela dar kotumdan çıkarttım. Parlak ekran gözlerimi kısmama sebep oldu. Tam o sırada telefonumun çaldığını anladım.
"Alo Monie?"
"Yoongi nerdesin? Haber vermedin geç geleceğini." Namjoon değildi. Kalbimi aniden hızlandıran ses, gözlerimi dolduran ses benim evimden geliyordu. Benim sevgilim. Benim aşkım. Yanlışları haketmeyen meleğimden.
"Jiminah," dedim gözlerim dolduğunda. Gözlerimi kapadım ve yanağımdan düşen gözyaşını umursamayıp kafamı iyice duvara yasladım. "Unutmuşum."
"Neredesin sen? Arkadan müzik sesleri geliyor." Kırgın sesini anlayabiliyordum. Zaten çoğu gün eve geç gidiyordum. Haber vermeliydim. Jimin yoksa beni sabahlara kadar beklerdi.
"Namjoon ve Hoseok'u bulmalıyım." dedim ayağa kalkmaya çalışırken. Şimdi de yaşlardan bir halt göremiyordum. "Nerede onlar? Lanet olsun."
"Yoongi iyi misin sevgilim? Beni korkutuyorsun. Söyle ve seni almaya geleyim."
Birkaç kişiye çarpıp küfürler işittiğim kolidorun sonu yok gibiydi. "Lanet olsun. Neredeler?"
"Yoongi beni dinle. Nere..."
"Jimin sus artık! Sus. Onları bulamıyorum." Telefonumu yere sertçe fırlattım. Ne yaptığımı farketmem birkaç dakikamı aldı. Aptalca yerde kırılan telefonumu izledim. Bunu neden yapmıştım? Sinirle bir tekme daha savurdu telefonuma ve duvara çarpıp paramparça olmasını sağladım. Geldiğim kolidorları hızlıca geri döndüm ve lanet olası parti alanından çıktım. Açık havaya çıkmamla oksijenin varlığıyla tekrar tanışmama şükür ettim. Delirmiş gibiydim. Neden ona bağırmıştım? Gözlerimdeki yaşların durmadığını boynumdan aşağıya akan yaşlardan anladım. Bugün berbat bir gündü. Bugünü berbat etmiştim. Benim hemen eve gitmem gerekiyordu.
Tabiki arabamın anahtarın içerde bir yerlerde bulmam gerekiyordu ilk önce. Lanet olsun. "Lanet olsun." Kapının girişindeki çöp kovasına sertçe tekme geçirdim ve çöplerin dökülmesini sağladım. Başım feciydi. Başım benş yere yığacak kadar feciydi.
"Yoongi?"
Duyduğum ve henüz alışamadığım sese döndüğümde Sora'nın yanıma doğru yürüdüğünü gördüm. Elinde benim anahtarım vardı. Hızlı adımlarla, kısa elbisesini tutarak yanıma geldi. "Gidiyor musun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
just babysitter | yoonmin
FanficPark Jimin, senin sadece çocuğumla ilgilenmen gerekiyordu.