Gece uyuduğum söylenemezdi ki Jimin yanımda uyuduğunda olan genel bir durumdu bu. Ama bu sefer onu izlemek için uykusuz kalmamıştım. Onu da izlemiştim tabi ama aklımdaki düşünceler beni ayakta tutmuştu. İlişkimi saklamak zorunda bırakılmıştım birden ve sevgilimin buna nasıl bir tepki vereceğini çözemiyordum. Jimin'in anlayışlı biri olduğunu biliyordum ama istemeyedebilirdi ve gayet de haklı olurdu. Kendisi benden aynı şeyi isteseydi duraksardım. Kendimin bile nasıl tepki vereceğini bilmiyordum.
Jimin'in her zaman uyandığı vakite yaklaşan zamanda kalkıp bir şeyler hazırlamaya başladım. Doktor olan arkadaşımdan onun hastalığı hakkında bilgiler almıştım ki hastalığı psikolojikti. Bana Jimin'in geçmişte kötü bir olay yaşayıp yaşamadığını, aşağılanmış olup olmadığını sormuştu ama benim hiçbir fikrim yoktu. Soracaktım. Bu hastalığı komple ortadan kaldıracaktık. Ama sabırla olacaktı. Üstüne çok gidemezdim. Her an kırılacakmış gibi narindi. Çok güzeldi.
Jae'nin odasına gittiğimde uyanmış olup sessizce yatağında oyuncaklarıyla oynadığını gördüm. Beni farkedene kadar kapının başında yumuşacık olmuş bir kalple onu izledim. Jae en iyi arkadaşımdı. Jae bana her daim mutluluk verecekti. Ve o büyümüştü. Anlık farkındalıkla garip hissettim. Bir an büyümesin istedim. Onu hep kollarımda uyutayım hep kucağıma alayım ve hep bir şeyler istediğinde bacaklarma kapansın istedim. Öte yandan büyümesini ve baba oğul takılmayı da istemiştim. Hayat garipti. Hayat çok hızlıydı. Babalık hakkında hiçbir şey bilmediğim, Jae bezini doldurunca değiştireceğim için telaşlandığım zamanlar geçeli çok olmamıştı.
"Jae çok tatlısın." Sanki beni anlamış gibi kıkırdayarak yataktan inip yanıma koşması gözlerimi doldurdu. Bacaklarıma sarıldığında istediği şeyi biliyordum. Beni kucağına al. Bekletmeden onu kucağıma aldığım an iki yanağımı tutup öptü. Gülüp ben de onun yanağını öptüm. Birkaç oyuncağını alıp beraber mutfağa geçtik. Onu mama sandalyesine oturttum ve kahve yapmaya başladım. Gidip gelip onu her öpüşümde güldü.
Kahveden sonra biberli omlet yapıp ekmek kızarttım. Masayı kurup Jae'ye süt kaynattım. O sırada kapı çaldı. Jimin'in uyanmaması için olası ikinci bir çalış gerçekleşmeden kapıya koştum. Kapıyı açtığımda karşımda görmesem varlığını dahi unuttuğum eski eşimi görmek beklediğim bir şey değildi. "Hyeri?"
Kocaman sırıtışla elinde tuttuğu poşeti kaldırdı ve tatlı olduğunu düşündüğü mimiklerini sergiledi. "Aile kahvaltısı yapmayalı baya oluyordu. Senin geleceğin yok bari ben geleyim dedim." Evet çok da önemliymiş gibi.
Göz devirdim. Kafasını kapıdan uzatıp görünen mutfağa bakınca kurduğum masayı gördü. "Yoksa geleceğimi tahmin edip hazırlık mı yaptın?" Ayakkabılarını çözerken heyecanla konuşuyordu. "Ya ne demezsin." İçeri gireceği sırada aklıma Jimin'in içeride olduğu geldi. Panikle kapıyı kapatmaya çalışırken kafasını kapıya çarptım. "Yoongi ne yapıyorsun sen?!"
"Hyeri yarın gelsene bugün olmaz."
"Şaka mı yapıyorsun? Oğlumu göreceğim çekil şurdan." Beni ittirerek içeri girdiğinde kafasını tutuyordu. "Beynim patladı gerizekalı."
"Senin için pek de sorun olmazdı bu." dediğimde alt bölgeme dizini geçirdi. Acıyla iki büklüm olmuştum. "Formundasın bugün." diyip mutfağa yöneldi. Göz ucuyla odama bakmaya gittim ve farkettirmeden kapıyı kapattım.
"Benim yakışıklı oğlum annesini mi özlemiş?" Hyeri'nin bebek gibi konuşmaya çalışarak söylediği cümleye Jae hiç gülmeden bakıyordu. Ciddi ifadesine içten içe haykırarak gülüyor, gurur duyuyordum. "Annesi olduğunun farkında mı ki?" dediğimde kendime kahve doldurdum. Kafasını bana çevirip kaşlarını çattı. Omuz silkip kahvemden içtim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
just babysitter | yoonmin
FanficPark Jimin, senin sadece çocuğumla ilgilenmen gerekiyordu.