iç savaş

4.4K 389 115
                                    

Jimin işteydi. Ben evi otuzuncu kez turlarken o ve biricik oğlum okuldaydı.

Kendi içimde büyük bir savaş vardı. Yüzüğü almıştım. Lanet olası bir yüzük almıştım. Hevesle gitmiş ve tereddütsüz bir şekilde beğendiğim, onun da beğeneceğini düşündüğüm yüzüğü almıştım. Dükkandan çıkana kadar her şey toz pembeydi. Gerçekten öyleydi. Kulağımda güzel huzur veren bir müzik çalıyordu, aslında tek derdi pahalı yüzüğü satabilmek olan satıcı gözüme dünyanın en iyi ve ilgili adamı gibi görünüyordu ve ben hiç bu kadar hevesli ve güzel hissetmemiştim. Ama dükkandan çıkıp arabama girdiğim an yaptıklarım yüzüme tokat gibi çarpmıştı. Ben ne yapmıştım?

Tek gecede düşünüp kararlaştırdığım şeyin bu kadar kolay bir olay olmadığı çarpmıştı yüzüme. Erken olabileceği çarpmıştı. Kendi kararım olan olayın Jimin'in gözünde olanaksız olabileceği çarpmıştı. Evliliğin tek gecede düşünülüp sabahına hevesle yüzük alınabilecek bir olay olmadığı çarpmıştı.

Eve nasıl gittiğimi de hatırlamıyorum. Kafamı kaplayan milyon düşünceden dolayı birde kendimi anahtarla kapıyı açarken bulmuştum. İçeri girdiğimde Jimin Jae'yi giydiriyordu.

"Yoongi nerdesin sabah sab-"

Gözlerimiz buluştuğunda lafını kesti. Uzunca yüzüme baktığında kafamı sallayıp kendime geldim. Nasıl bir ifade vardı yüzümde bilmiyordum ama inceleyici bakışlarıyla gerilmiştim.

"M-markete gittim."

"Peki poşetler nerede?"

"Bir şey almadım. Öyle fiyat soruşturması." Gergince güldüm ve ceketimi çıkarttım. Anlamadığını belirten surat ifadesiyle Jae'yi kucağına aldı. "Bizi okula bırakır mısın?" Çıkarttığım ceketimi tekrar giydim. "Haydi gidelim miniklerim!"

Gülerek çıktığımız evden arabaya doğru yürüdük. Gözlerimi ikisinden alamıyordum. İkisi ne güzel uyuyordu birbirlerine. Ne çok yakışıyorlardı aile kavramına. Ben ne çok seviyordum onları. Yolum ortasında durdurup öptüm ikisini de. Jae gülerek ellerini birbirine çarptığında Jimin'in de güldüğünü gördüm. "İyisin değil mi?"

"Oldukça iyiyim."

Kızaran yanağından bir kere daha öptüm. İmkanım olsa dudaklarımı yanaklarına mühürlerdim.

-

Evin içindeki otuz birinci turumda hem teklif etmeyi deli gibi istediğimi düşünüyor hem de bu teklifin getireceği sonuçları kestirmeye çalışıyordum.

Saat akşama doğru gelirken birazdan onları okuldan alacağım fikri beni daha da çıkmaza sokuyordu. Neden emin olamıyordum? Emin olamıyor oluşum kötü bir şey miydi? Jimin hakkında şüphem yoktu. Hayatımı geçirebileceğim tek insan zaten oydu. Ama onun düşünceleri beni şüpheye sokuyordu.

Tuvalete girip yüzüme soğuk su çarptım. Akışına bırakacaktım. Bırakabilecek miydim? Derin bir nefes verdim ve araba anahtarlarını alıp evden çıktım. Okula nasıl sürdüğümü yine hatırlamıyorum. Kaza yapmadığıma seviniyordum çünkü aklım kesinlikle yolda olamıyordu.

Binaya girdiğimde tabi ki de yıldızlar gibi parıldayan sevgilimi etrafı yılışık velilerle çevrili buldum. Göz devirip boş bulduğum alana yürürken bir gözüm de Jae'yi arıyordu. Oğlum güzel güzel arkadaşlarıyla oynarken bulduğumda odağımı istemesem de tekrardan yıldızıma çevirdim. Sadece ona odaklandım. Velileri shop yaparmış gibi sildim merceğimden. Güzeldi. Hem de nasıl güzeldi. Bir şey açıklamaya çalışan hali nasıl güzeldi öyle. Ara ara çatılan kaşları, velileri dinlerkenki dikkati, iki de bir kapıya bakıyor oluşu öyle kalbimi hızlandırıyordu ki...Beni arıyordu gözleri. Parmak ucunda yükseliyor geldim mi diye bakıyordu. Yüzümdeki aptal sırıtışla izliyordum onu.

just babysitter | yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin