Saat 22:00 olduğu an "ben uyumaya gidiyorum" mesajın hep 'tin' yapardı. Bir dakika bile geciktiğini görmedim.
Şimdi tam tersi, tam olarak 3 ay oldu ve mesaj gecikti, geldiği yok. 'Tin' sesi yok. Sen yoksun.
Bana gelirse: ben hiç uyumazdım, mesajlarımızı okumayı tercih ederdim ve "beni ne kadar seviyorsun" soruna cevap arardım.
Cevap yok ise demek ki göstermek için bir kanıt yok, o kadar çok sevgi var ki hiç bir yere sığdığı yok.
Sesini hep duymasamda kokun güzeldi, bunları sen yattıktan sonra düşünmem benim için bir hobi oldu.
Geçmiş kelimelerini kullanmak ne kadar da insanın canını yakıyor. Şimdimde olsan, eskimde ve geçmişimde de olsan, hep olsan?
Sana "en sevdiğin sayı hangisi" sorduğumda, bana:
"Sekiz." dedin.
Sebebini sorduğumda ise:
"Dik durduğunda bir sayı oluyor ama yük taşıdığı zaman düşüyor ve sonsuzluk işareti oluyor." dedin.
Tıpkı Biz gibi, hep bir yükün altındayız, biz sonsuzduk. Şimdi ise sadece hikayem sonsuz.
Sırf diyaloglarımız sona ermesin diye sana bu şekil saçma sapan soruları sorardım ama sen verdiğin cevaplarla hep bitirirdin çünkü ben senin verdiğin derin cevaplara bir cevap bulamıyordum. Ama oda iyiydi, benimle olman, benimle konuşmanda yeterdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beni sevme, Bizi sev
FantasíaInsanlar yürürken tüm korkularını arkasına bırakır, özellikle gece, asla geriye bakmaz çünkü ardına baktığı an ne ile yüzleşeceğini bilmiyor. Bazen de durur, yoluna devam etmez çünkü aklına gelir, yüzünü çevirdiği an korktuğu herşey gözünün önünden...