30.Bölüm

1K 63 17
                                    

Güneşin batması ve yerini geceyi aydınlatan aya bırakması ile birlikte karanlık sokaklarda yürüyen siyahlar içerisinde ki genç, parlayan kırmızı gözleri ile birlikte Savaş Akademisinin Orta Saha bölgesinde yavaş yavaş ilerliyordu.

Orta Saha Bölgesinin merkezine gelen genç bölgenin tam ortasında ki devasa heykele dikkat kesildi; heykel Savaş Akademisinin müdürü olan Raw’ın heykeli vardı.

Kırmızı gözlü, dikkatle heykeli izleyen genç heykelin etrafında dört dönerken heykelin altında ki demir plakadan seken ay ışıkları ile olduğu yerde durdu.

Genç, cübbesinin kaftanını indirerek yüzüne yerleştirdiği sırıtış ile birlikte ellerini heykele koyarak derin bir nefes aldıktan sonra heykeli itelemeye başladı.

Heykel büyük bir gürültü ile birkaç santim ilerledikten sonra ortaya çıkan, oldukça derin olduğu belli olan bir görüntüye sahip çukur ile birlikte çocuk deliğin içine atladı.

Büyük bir hızla deliğin dibine ilerleyen çocuk, deliğin dibinde ki ışıklar ile birlikte yüzüne yerleştirdiği tebessümü ile sol kolunu hafifçe gerdiğinde duvara çakılı olan demir çubuklardan birine tutunan çocuk, havada adeta asılı kalmıştı. Demire tutunarak düşmesine ara veren genç, demiri tekrar bırakarak az bir mesafe kalan zemine indiği vakit hiç bir ses çıkmamıştı bile.

Genç zemine indikten sonra karşısında gördüğü tahta kapı ile birlikte sırıtarak kapıyı itekleyip açtıktan sonra ağır adımlar ile karşısında ki yoğun ışık kaynağına doğru ilerlemeye başladı.

"Nasılsın Lio? "

Lio kapıdan çıkar çıkmaz ona seslenen kişi ile birlikte bakışlarını soluna çevirdiğin de karşısında pişmiş kelle gibi sırıtarak ona bakan Ban ile karşılaşmıştı.

"Ne ara geldin? "

"Ün yapacak kadar zaman önce, hadi gidelim. "

Ban her ne kadar boş konuşmayı sevse de bu sefer oldukça kısa bir konuşma yaparak sessizliğe gömüldüğün de; Ban, arkasını dönerek devasa binaların kapladığı yollarda ilerlemeye başladığın da Lio’da Ban’ın peşinde ilerliyordu.

"Anlat bakalım neler oldu? "

Lio, Ban’ın sessizliğinden bıkmışçasına konuştuğu vakit Ban’a sorduğu sorunun ardından Ban derin bir nefes alarak anlatmaya başladı.

"Ne yapabilirim ki, lanet olası evrak işleri vardı, falan filan işte. Flan olarak birkaç saat ailesi ile geçirdim, daha sonra ayrılıyorum deyip bir süre olmayacağımı söyledikten sonra bir göl kenarına gittim, biraz uyuyayım dedim. Ha bu arada kaçırıldım, adamlara acıyorum… Yanlış kayaya çattılar, hehehehehe. "

Ban’ın kıkırtısı ile birlikte Lio, içten içe onu kaçıran adamlara üzülmüştü.

"Adamlara yazık olduğunu tahmin edebiliyorum. Yolumuz uzun, sanırım burası bayağı büyük, anlat sana. "

Lio, Ban’ın adamlara yaptıkları için ne kadar üzülse de içten içe merak ediyordu.

"Hehehe peki kaptan, anlatayım..."

***

Ban gözlerini kapatarak kendini uykunun kollarına teslim ettikten sonra havayı yararak ilerleyen bir ok Ban’ın başına doğru hızla ilerliyordu.

Ban gözlerini bile açmadan başını hafifçe soluna yatırdığı vakit ok Ban’ın başının sağında ki toprağa saplanmıştı.

"Git burdan, uykum var. Bir saat sonra gelirsen seninle ilgileneceğim. "

LOGİO 4Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin