meydan okuyorum

5.7K 389 357
                                    

Ve bütün yollar ile beni al
Kazanabileceğimden daha fazlasını kaybettir bana bebeğim
Ve gerçekten sana izin verdiğimi bilmene ihtiyacım var

---

Draco Malfoy Gryffindor'la yaptıkları maçtan sonra tam anlamıyla kendi kabuğuna çekilmiş, insanların arasından kolayca sıyrılmıştı. Şayet bir insan görünmez olmak isterse, bunu başarmak o kadar zor olmazdı. Ya da belki de o görünmez olduğunu düşünüyordu çünkü koskoca Malfoy'dan bahsediyorduk anacım, o saçlar nasıl belli olmaz?

Parmakları öylece ahşap masada ritim tutuyorken büyük kütüphane penceresinden dışarıyı izlemeye devam etti. Meydan okumak demişti Potter, meydan okumadan olmaz. Ancak hiçbir zaman söylemek yapmak kadar kolay olmazdı. Cesaret istiyordu meydan okumak en başında. Getirilerin hepsine göğüs germeyi getiriyordu. Ölüm yiyenler, Voldemort, Lucius Malfoy ve dahasına karşı gelmek demekti ve bunun altından nasıl kalkacağını bilmiyordu.

Suratını elleri arasına sakladı, nasıl bir belaya bulaşmıştı böyle, ondan bela diye bahsetmek bile dilini yakıyordu, çünkü öyle ya bir tarafı öpücüğünü hala dudaklarında hissetmek istiyor, diğer tarafı ise son sürat kaçmak istiyordu. Şahgaga tarafından öldürülmeye hiç benzemiyordu bu durum sonuçta.

"Biriniz bitiyor, diğeriniz başlıyor resmen. Yıldım sizden."

Pansy söylenerek kitaplarını sesli bir şekilde Draco'nun oturduğu masaya bıraktı ve sandalyeye oturup bacak bacak üstüne attı. Sarışın olanın birden şaşırması hoşuna gitmiş olmalı ki sırıttı. "Blaise'in bitmesine daha var." dedi ukalaca Draco.

Pansy gözlerini devirdi. "Sen öyle san, revirde Weasley'le beraber uyumuşlar."

Blaise Slytherin ortak salonuna sırıtarak girdiğinde Pansy Ron'a söylediği için kendisini tebrik etti. Eğer Ron bir şeyler hissetmiyor olsaydı yanına gitmez hatta umursamazdı bile, gittiğine göre hayatlarının sonuna kadar pişmanlıkla yaşamalarını engellemişti. Ron hala süründüreceğini söylese de içten içe çoktan kendisine engel olamadığını biliyordu.

"Ne yani, affetmiş mi? Seviyor olmalı." dedi Draco düşünceli bir şekilde elini yanağına yaslarken. En azından Blaise için işler düzelmişti.

"Sen neyi bekliyorsun o zaman?"

Draco masada doğruldu ve kollarını göğsünde birleştirdi. "Benden imkansızı isteme."

Potter ona boş değildi ve hayatı boyunca onun kendisine karşılık vereceğini tahmin dahi etmezdi. Ancak ilk zamanlar onun kendisine karşılık vereceğini hiç tahmin etmediği için devamını düşünmemişti. Sonları ya ölüm olacaktı, ya hüsran. Pembe hayallere sahip değildi ve hiçbir zaman düşlememişti bile. Pansy sinirli bir şekilde kafasını iki yana onaylamayarak salladı.

"Hayatının sonuna kadar keşke demek mi istiyorsun? Hep en kötü ihtimaller üzerine durduğunu biliyorum ama en azından bir kere yarını düşünmeden hareket edemez misin?"

Draco ellerini saçları arasından geçirdi, kapana kısılmış hissediyordu. Pansy doğru yolda olduğundan emin, devam etti.

"Başka biriyle evlenecek, birbirinizin hayaleti olacaksınız. Her gece ama her gece onu düşünerek uyuyacaksın, belki de eşinin gözlerinde onu bulmak isteyeceksin. Ne korkunç bir gelecek ama!" diyerek soluk aldı. Ki bu Draco'nun ayaklanmasını sağlayan son cümlesi olmuştu. Sarışın genç adam birden masadan kalkıp orayı terk ettiğinde Pansy sırıttı. Şayet o da bir gün birisine aşık olursa, tüm dünyayı karşısına alabilecek kadar cesur hissediyordu.

Across The UniverseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin