KANLI SALTANAT

İspanyol Arella'dan Raziye Begüm Sultan'a

Ertesi sabah herkez arellayı konuşuyordu haremde,kevser kalfa haremdeki kızların konuştuklarını duymuştu.

Kevser kalfa;

"Server hatun ne konuşuyorsunuz siz"

"kevser kalfa haberin yokmu Arella hatun hünkarın yanındaymış gece"

"ne diyorsun sen hatun başkadınefendi ne der bu hadiseye"

Kevser kalfa hemen nazende sultanın dairesine koşar, kapıdan girer;

"Sultanım sultanım eyvahlar olsun Arella kız gece hünkara sunulmuş haremde kiler konuşuyordu melunlar"

"firuze ipini kendi kesti korksun benden artık hünkara kız sunmak ne demekmiş göstericem ona" dedi nazende sultan kevser kadına "hatun git birinci vezir yusuf paşayla görüşmek istediğimi söyle"

"Sultanım yusuf paşamı"

"git hatun git göreceksin yakında" dedi başkadın, nazende sultanın aklında bir şey vardı firuze Sultanı yollamak öncelikli.

Arella dairesindeydi aklında hünkar vardı ertuğrul Han ki boylu poslu, beyaz tenli, güzel yüzlü genç bir sultandı.

Ertuğrul Han da divanda devlet işleriyle msşguldü ama aklı arella'nın yeşil gözlerinde kalmıştı, birden ;

"paşalarım Divana veziriazam Hüsrev Paşa başkanlık edicek" diyerek divandan çıktı.

Dairesine gitmişti hünkar kapıdaki ağalara;

"ağalar yakut ağa huzura gelsin"

Hünkarı duyan ağalar hemen koştu. Yakut ağa destur alarak huzur girdi.

"buyursunlar şevketlim bir arzuhalinizmi var"

"var ağa geçenki kız"

"aa arellamı hünkarım "

"demek adı Arella, evet o gelsin derhal"

"hünkarım bir kabahatmı işledi? "

" ağa Arella huzura gelecek derhal"

"emriniz başımla devletlim"

Yakut ağa huzurdan çıkarak sarayın altın koridorlarında giderek arella'nın dairesine geldi.

"Arella hatun padişah-ı şahanemiz seni huzura çağırıyor, aman be hatun ben sana ne diyorsam sanki anlıyorsun, ağalar raşel hatunu çağırın hemen"bir süre sonra raşel geldi;

"burun ağam beni istemişsin "

" raşel hatun arellaya deki hünkar seni istiyor şimdi hazırlansın"

Raşel hatun arellaya ağanın dediklerini söyledi. Arella derhal hazırlandı yakut ağa eşliğinde altın koridordan hünkar dairesine geldi. Kapıdan içeri giren Arella hünkarı karşısında buldu adeta gözleri parlıyordu sultanın Arella başını kaldırmıyordu hünkar yanına yaklaştı arellaya;

"bu ne güzelliktir, bu ne efsun, bu ne zulüf, bu ne gözdür Arella, Arella, Arella"

Hünkar arellaya bakarken Arella başını kaldırdı yeşil gözleriyle Arella gönlünü bir sultana kaptırmış sultanda İspanyol güzeline. Sultan ertuğrul Han aklında bir şey vardı birden;

"ağalar, İspanyol lisanı bilen varmıdır sarayda"

"var sultanım raşel hatun"