-1-

1.4K 85 21
                                    

"Üçüncü olduğumuza inanamıyorum." dedi Zayn sanki hayal kırıklığına uğramış bir biçimde, ona döndüm ve ellerimi omuzlarına yerleştirdim. "Ah hadi ama dostum, bu o kadar da kötü değil. Hem baksana daha şimdiden birçok hayranımız var." dedim tatmin edercesine. X-Factor'ü kazanmayı o kadar çok istemiştik ki, şimdi hepimiz eve nasıl döneceğimiz konusunda endişeleniyorduk. Çünkü bilirsiniz, okuldakiler, her zaman dalga geçecek bir şeyler bulurlar ve bu sefer -ne kadar okulun popüler çocuklarından biri olsam da- dalga geçilecek kişi sanırım bendim.

Önüme düşen buklelerimi elimin tersiyle geriye savurdum ve hızla derin bir nefes aldım. Bu kolay olmayacaktı. Zayn grubumuz -One Direction- hakkında, sahnede ayrılmayacağımızı belirtse de, hiçbirimizin maddi gücü bir şirket ile anlaşıp albüm çıkarmak için yetmezdi. Zaten yarışmaya da, bir bakıma ailelerimizin hayatlarını kolaylaştırabilmek amacıyla katılmıştık.

Derin düşünceler içinde bulunan Simon'a döndüm ve bir elimi belime sarıp, diğer elimdeki işaret ve baş parmağımla alt dudağımı sıkıştırdım. Bu hareket babamın hareketiydi ve ben küçükken hep onun taklidini yapardım. Sanırım alışkanlık haline gelmişti. Tekrar Zayn'e döndüm ve duruşumu bozmadan kulağına yaklaştım. "Şu sarışın kız ne oldu dostum?" dediğimde sanki bir şey hatırlamışcasına elini alnına yapıştırdı. Bu kıkırdamama sebep olmuştu. Simon kıpırdandığında her birimiz ona dönmüştük.

"Evet çocuklar, bir karar verdim." dedi ve dirseklerini dizlerine koyup ellerini birbirine kenetledi. Dudağımı dişlemeye başlamıştım. Bu kadar heyecanlı olmamın sebebi sadece, ya grubun dağılması ya da Simon'ın birşeyler yapıcak olmasıydı.

Endişe ve heyecan duyguları karışık bir halde tüm vücudumu sararken, dudağımı artık kanatacak dereceye getirmiştim. Bir an Simon'ın boğazına yapışıp 'Artık söyle şu lanet kararını!' diye yüzüne tıslamak istesemde, bunu yapamazdım. Çocukların her birinde gözlerimi gezdirdim ve en az benim kadar heyecanlı ve endişeli olduklarına kanaat getirdim. Sadece lanet olası küçük bir açıklama yapacaktı, bu kadar uzun süren neydi? Bizden emin mi olamıyordu?

"Bir anlaşma yapacağız, eğer sizde ist-" derken Niall bir anda havaya fırladı ve Simon'ın sözünü keserek lafa girdi. "Tanrı aşkına Simon ödümüzü kopardın. Tanrı dualarımızı kabul etti ve bu tapılası adam bizimle anlaşma yapmak istiyor!" dedi alaylı bir şekilde. Hepimiz buna kahkaha atarken, arkamızdan gelen topuklu sesiyle Simon ayağa kalktı.

Ben hala arkamı dönmemişken, tatlı bir kahkaha bütün vücudumu esir almıştı. Kalp atışlarımın vücudumu titrettiğini farkettiğim de, topuklarım üzerinde geriye doğru döndüm.Bu bir melek miydi, yoksa ben ölmüş müydüm? diye geçirdim içimden. Çocuklar teker teker bu meleğimsi varlıkla tanışırken, ben sadece onun yüzünün her milimini inceliyordum. Bunu neden yapıyordum bir fikrim yoktu ama sanırım bir peri masalındaydım. Simon onun kolundan tuttuğunda, içimdeki ani kıskançlık duyularımı elimin tersiyle itmeye çalıştım. Yanıma doğru geldiklerinde, nedense hiçbir zaman bir kızın yanında düşünmediğim şekilde şunu düşündüm, acaba şuan nasıl görünüyordum?

"Hey, merhaba?" dediğinde sesi beni kendime getirmişti. Tapılası olan sadece güzelliği değildi, sesi de öyleydi. Çocukların arkadan bana güldüklerini gördüğümde dişlerimi sıktım. Kız hala beni bekliyordu ve ben daha şimdiden kabalık yapmıştım. Aptal Harry! diyerek sitem ettim içimden.

"H-Hey," kekelediğimde arkadan bir kahkahanın geldiğini duyduk ve daha sonra yavaşça dudakları aralandı, gözleri kısıldı ve o güzel kahkasını dışarı saldı. Argh! Bir anlık bir cesaret ile, "Ben H-Harry." dedim tekrar kekeleyerek. "Aslında H-Harold, yani, şey, yakınlarım bana Harry aman Harold derler." dedim gülerek. Bu durumum hoşuna gitmiş olacak ki, kıkırdadı. "Bende Selena, memnun oldum Harry." dedi tatmin olmuş bir gülümseme ile. Simon araya girmese, daha ne kadar birbirimize bakacağımız konusunda hiçbir fikrim yoktu.

UmbrellaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin