Oyun başlasın!

6.9K 348 22
                                    

Medya: Berk Kandemir

Kalbim paramparça, hissiz. Kalbimi bu kadar kırması gerekmiyordu. Eda'nın elini tutması ve beni kalbimden firması gerekmiyordu. Sadece bir yanlış anlama yüzünden bana böyle soğuk ve ters davranması gerekmiyordu. Beni incitmedi gerekmiyordu. Bana bunu yapmamalıydı.

Gözden kaybolduklarında gözlerimden akan bir çift göz yaşı bin çift göz yaşına dönmüştü. Onlar gittiklerinden beri oturup ağlamıştım. Hayır neden ağladığımı da bilmiyordum ki sinirimden mi, üzüntümden mi? Ben neden Berk için ağlıyordum ki? O beni böyle üzerken, kırarken ben neden hâlâ onun için ağlıyordum. Aptallıktı bu yaptığım. Ben koca bir aptalım değil mi? Hayır. Ben aptal olmayacaktım.

Aldığım kararla ayağa kalkıp ellerimle sertçe gözlerimi silip üzerimi düzelttim. Gözlerim ağlamaktan kıpkırmızı olmuştur büyük bir ihtimalle ama bunu umursamayacaktım. Ne düşünürlerse düşünebilirlerdi. Bunu sadece iki kişinin görmemesi gerekiyordu: Berk ve Eda

Kendimden emin bir şekilde karacan şeklindeki içinde tuvalet ve lavabo bulunan araca ilerledim. Içeri girdiğimde birkaç kız saçıyla başıyla uğraşıyor bir yandan da konuşuyorlardı.

Lavabonun birine ilerlediğimde içeride derin bir sessizlik oluşmuştu. Büyük bir ihtimalle benim dedikodusu yapıp kendi aralarında teoriler üretiyorlardır. Hiç onlarla uğraşacak havam yoktu. Ne konuşurlarsa konuşsunlar.

Yüzümü güzelce yığkadıktan sonra biraz kağıt havlu koparıp yüzümü kuruladım. Kağıt havluyu top haline getirip çöp kutusuna basket attım. Ardından kendi kendime sırıtmaya başladım. Bu tabiki de istenmeyen bir sırıtıştı. Beni morali bozuk görüp kendileri tatmin edeceklerdi. Buna izin verir miyim sanıyorsunuz?

Yüzümdeki ifade üzgün de değildi mutluluktan da ölmüyordu. Ama en azından ağladığım belli olmuyordu.
Lavabodaki kızlar bana şaşkın bir şekilde bakarken ben onlara selam verip lavabodan çıktım. Dışarısı hafif kararmıştı. Öğrenciler akşam yemeği için yemek dağıtılan aracın önünde sıra olmuşlardı. Gözüm yemek yiğen insanların üzerinde gezinirken bir noktada takıldı. Berk oturmuş önündeki yemek ile oynuyordu. Yani pek yiğiyor gibi görünmüyordu. Karşısında ise Eda oturmuş cilveli cilveli bir şeyler anlatip gülüyordu. Berk sıkılmışcasına etrafına bakılmaya başladığında onlara mal mal bakan beni farketti. Beni direkt as geçip tekrar masaya döndü. Fakat bu sefer yemeğini yiğip konuşmaya başladı. Mutlu görünüyordu. Belki de Eda gibi bir kız onu mutlu edebiliyordu. Kendisi de onun gibi biridir. Gibidir değil gibi. Onunla ilgili çıkan şeyleri biliyordum. Bir aralar tek gecelikleriyke ünlüydü. Ama beni pek ilgilendirmiyordu. Hatta onunla bu zevk için çıkanlara acıyordum. Ama bu düşünce icimde simdiye kadar olamamıştı. Şimdi böyle bir duygu hissediyordum.

Canım yemek yemek istemiyordu. Evet şaşırtıcı bir gerçek ama gerçekten istemiyordu. Onu Eda ile gördüğüm her an iştahım kaçıyordu, midem bulanıyordu.

Yemek yemeden çadıra ilerledim. Çadırdan üzerime bir hırka geçirip biraz ilerideki göle gidecektim. Gölü seyretmek belki iyi gelebilirdi. Biraz yalnız kalmak iyi olcak gibiydi. Zaten çok duramazdım. Saat 8de öğretmenlerimiz birlikte aktivitler yaptıracaktı. Yani ateşin başında oturuo oyun oynamak, hikaye dinlemek gibi.

Çadırdan çıktığımda herkes kaldığı yerden yemeklerini yemeye devam ediyordu. Hırkamın önünü kapatıp ormanlık alana ilerledim. Bu tarafta birkaç ağacı geçtikten sonra küçük bir göl vardi. Biraz tırssamda göl isteğim korkunun önüne geçip onu dizginledi. Ormanın içine adımımı attığımda korku bedenimi iyice sardı. Yine bir köpekle karşılaşmak istemiyordum. Biraz ilerlemiştimki göl görüş açıma girdi. Sessiz olmaya özen gösteriyordum. Burada zaten biraz kalıp gidecektim. Göle iyice yaklaştığımda etrafına bakındım. Sanki her an bir yerden bir şey çıkacakmış gibi hissediyordum. Burada böyle oturmak doğru gelmediği için tarafıma daha dikkatli baktım ve gözüme kestirdiğim tam tirmanmalik bir ağaca ilerledim. Ağaçta daha güvende olurdum en azından. Ağaca ulaştığımda ellerimle büyük ve kalın dalları kavrayıp kendini güçlüce yukarı doğru çektim. Ayağımla da destek alıp kendimi bir dala fırlattım. Güzelce oturup ellerimi dala sabitledim. Ağaçta sonbahar olduğu icin cok yaprak yoktu bu da gölü rahatca görmemi sağlıyordu. Derin bir nefes aldım. Burası beni kendime getirmişti. Çok rahatlatıcıydı. Çok huzurlu ve sakin. Bu aralar tam da istediğim gibi...

Ben gölü seyredip rahatlamaya başlamıştım ki aşşağıda oluşan ayaksesleri ile bedenimi bir korku sardı. Lütfen yırtıcı bir hayvan olmasın. Yanımda Berk da yoktu zaten. Bu sefer buradan asla sağ sağlim kurtulamazdım. Ayaklarımı yukarı doğru çekip nefesimi daha sessiz bir şekilde vermeye başladım. Ellerini de sağ tarafımdaki dala sıkıda sardım. Ayak sesleri daha da gür geliyordu artık. Bu ayaksesini kim cikariyorsa bana yaklaşıyordu. Alan Allahım neydi bu şimdi. Neden buraya doğru geliyordu.

Gözlerimi kapatıp iyice sessiz bir hal aldım. Sesler gitgide yaklaşıyordu. Korkum ise buna paralel olarak artıyordu. Ümidimi kaybetmiştimki kendi ismimin seslenildiğini duydum.

"Meyra! Neredesin?"

Bu Oguz'du. Ama bunun burada ne işi vardı? Sesini duyduğumda derin bir nefes verip rahat bir konum aldım. Lanet olsun ölüyordum korkudan.

"Burdayım lanet olsıca!"

Biraz sonra ağacın altında bittiğinde sırıtıyordu. Gözlerimi devirip inmek için hamlede bulundum. Hamlemi gören Oğuz eliyle bana doğru uzandı.

Ayağımı ağacın dal birleşimindeki boşluğa koyup arkamı döndüm. ellerimle dalları yavaşça bırakıp diğerine geçiyordum. Biraz yol kalmıştı ki ayağımın kayması ve ellerimin de bedenimi taşıyamamasıyla ağaçtan düştüm. Düştüm ama herhangi bir yerimde bir acı hissetmiyordum. Acaba öldüm de ondan mı bir acı hissetmiyordum? Gönlerini o anki refleks ile kaptmıştım. Hemen gözlerimi açıp ne olduğunu anlamaya karar verdim. Gözlerimi açtığımda karşımda Oğuz ve onun sırıtan yüzü vardı. Ne oluyordu?

Belimdeki eli hissetmemle ne olduğunu anlamış oldum. Hemen Oguz'un elinden kurulup üstüme başıma çekidüzen verdim.

"Ne oldu? Ne işin var burada?"

"Senin buraya doğru gittiğini görünce ben de seni yalnız bırakmamak için arkamdan geldim."

Anlamış gibi kafamı sağlayıp gözlerimi devirdim.

"Tam üstüne basmışsın aferin."

Onu orada bırakıp arkamı döndüm. Arkamdan geldiğini hissediyordum. Biraz ilerlemiştik ki kamp alanı göründü. Hava karardığı için ara yapılmış insanlar etrafına toplanmıştı ama daha öğretmenlerimiz yoktu. Bunu fırsat bilip hızla ilerledim. Oğuz da bana yetişmişti. Ateşin başına geldiğim de hemen karşımızda Berk arkasında Eda bitti.

Berk ile göz göze geldiğimde kalbimde yine garip duygular oluşmaya başladı. Hemen gözlerimi gözlerinden çekip yere bağdaş kurup oturdum. Oğuz da yanıma oturduğunda karşımıza da Eda ve Berk oturdu. Biraz sonra neden öğretmenimiz geldiğimde herkes ayağa kalktı. Tabiki Berk, Oktay ve Eda hariç. Öğretmenimiz ise onlara kınayan bakışlarını atmakla yetinmişti.

"İyi akşamlar çocuklar. Biliyorsunuz ki yarın kamp maceramız sona eriyor sabah erkenden gideceğiz bu yüzden bu gecenizi eğlenerek geçirin. Bu akşam "doğruluk mu cesaret mi?" oynayacağız. Çok kişi olduğumuz için üç gruba ayrılacağız grupları ben belirleyeceğim. Lütfen sorun çıkaran olmasın."

Herkes bu grup olayına sıkılmıştı. E yani herkesin ayrılmak istemediği kişiler vardı mesela Eda ile Berk gibi.

Öğretmen grupları ayırdığında bizim grup da oluşmuştu. Evet Berk ile aynı gruptaydim. Sadece Berk de değildi. Bizim grup Arda, Zeynep, Berk, Oktay, Eda, Oğuz, ben oluşturuyordu. Ne güzel gruptu be ayarlasan olmaz.(!)

Gruplar ayarlandığında herkes gruplarıyla bir kenara çekildi. Biz de bir kenara çekildiğimizde oyuna başlamak kalmıştı. Evet oyun oynayacaktık ama ben çok gergindim. Berk gözlerini benden ayırmıyordu. Ama arada küçümseyen bakışlarını atmayı da unutmuyordu. Neden bir anda böyle olmuştuk biz? Bir yanlış anlaşılma yüzünden bu kadar acı cekmem hiç adil değildi. Arda yanımıza elinde bir cam şişe ile geldiğinde aklımdaki düşüncelerden kurtuldum. Arda oturup elindeki şişeyi çevirmek için hareketlendiğinde Berk Arda'nın elindeki şişeyi alıp bana kısa bir bakış attı. Şişeyi yere koyup hızlıca çevirdi.

"Oyun başlasın."
Bölüm biraz kötü oldu ama affedin.
Beni takip etmeyi bölümü beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın sizi seviyorum okurlarım.
😍😍yazım hatlarımı affedin

BELALIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin