1

37 2 0
                                    

Başlangıcını hatırlamıyordum onun kalbimde yer açmasının. Basit bir dikkat çekme olayıydı sadece. Liseye yeni geçmiştim ve yaşıtlarım kadar olmasa da ara sıra ergenliğin getirisi olan bazı saçmalıklara kalkışıyordum. Cahildim, küçüktüm, belki suçlu, belki de masumdum. Bunların cevabını bulacak kadar bilgiye sahip değildim. Zaten kendimin arayışındaydım bir nevi.

İlk nasıl gördüğümü hatırlamıyorum ama okulda görmüştüm. Okulun o ilk haftasında etrafta ne kadar insan varsa hepsiyle ilgili her türlü analizi gerçekleştirmek gibi gereksiz bir işle meşguldüm. Kaçıncı sınıf olduğundan, adından, kişiliğinden... Her türlü bilgisinden bihaberdim.
Daha sonra evinin olduğunu düşündüğüm bir sokakta ikinci kez dikkatimi çekerek görmüştüm. Evi, bizimkine on dakika kadar uzaktaydı ancak. Tabi, o zaman orada oturduğundan emin değildim ve tamamen tesadüf eseri karşıma çıkmıştı.

Benden daha beter derecede ergenliğini yaşayan, bir tek dostum olduğunu düşünecek olursak pek de mantıklı kararlar almam beklenmemeliydi en baştan. 11. sınıf olduğu yönünde tahminlerde bulunuyordum çevresi dolayısıyla. İsmini nasıl öğrendiğim konusu da tıpkı onunla ilgili olan diğer her şeyde olduğu gibi benim mükemmel dedektiflik ve karda yürüyüp izimi belli etmeme özelliğime dayanıyordu.

"Hey, Beyin!"

Saçma sınıf arkadaşlarım olduğu konusunda en baştan uyarmam gerekiyordu. Beyin, benim lakabımdı. İçlerinde dersleri en iyi olan bendim, genel anlamda zeki olduğumu her an kanıtlayabilecek bir kapasiteye sahiptim ve evet, bir ego vardı içimde.

"Efendim?" dedim saçını uzatınca havalı ya da yakışıklı olduğunu sanan deli arkadaşıma.

"Çalıştın mı?" Başımı sallayarak geçiştirdim onu ve montumu askılığa astıktan sonra öğretmen masası önündeki yerime oturdum.

Aşırı çalışan biri değildim ama insanların 'inek öğrenci' tabirine uyan biriydim, en önde oturma takıntım da bunun kanıtlarından yalnızca bir tanesiydi.

"Gençler, günaydın! Oturabilirsiniz, sessizce olmak kaydıyla da yazılınıza çalışabilirsiniz."

Bizim okulda tüm yazılılar iki haftaya boş gün kalmayacak şekilde ayarlanır ve ikinci derslerde yapılırdı. İlk ders yazılıya çalışmak ise bizim sınıfta bozulmayan bir gelenekti.

"Merveciğim, işin yoksa bana yardımcı olabilir misin?"

Mert Hoca, İngilizce öğretmenimizdi. Okulda sevilip sayılan öğretmenlerimizin en gençlerindendi. İki yıl üniversitede okutmanlık yaptıktan sonra kendisini geliştirmek adına bizim okuduğumuz bu özel okulda çalışmaya başlamıştı. Muhtemelen onu, iki yıl ya da biraz daha sonra yine bir üniversitede çalışırken görebilirdik. Çünkü idealleri ve hedeflerine ulaşma hırsı olan bir adamdı. Bu özelliğini kendimde de bulmayı umarak gülümsedim.

"Tabi, hocam." diyerek doğruldum biraz. Elinde birkaç poşet dosya vardı. Her birinin içinde başka bir sınıfın kağıtları vardı.

"Boş bir kağıda kim kaç almış, yazar mısın? Sınıf listeleri bu dosyada, önce oradan yaz, girmeyenler de belli olsun." dedi hoca ve kızıl saçlı sınıf başkanımıza döndü.

Ufak tefek bir kızdı, özgüveni yüzüne ayrılmaz şekilde yapışan girişken tiplerdendi. Bazen herkes gibi sinir bozucu olsa da iyi ve adeta bir anne edasıyla sınıfın arkasını toplardı. Bu tür konularda kimsenin hakkını yiyemezdim.

"Gizem'den A4 alıp gelir misin, canım benim. Sonra da Merve'ye yardım edersin."

Biz, Mert Hoca'nın işine yardımcı olurken sınıfın geri kalanı Almanca yazılısına çalışıyor ve hatta bazıları kopya hazırlıyordu. Görmezden gelerek keskin bakışlarımı sınıf listelerinin olduğu dosyaya dikmiş, 11. sınıfların sayfasına bir an önce gelmeyi umuyordum. Kızıl arkadaşım yani Ela, başka bir sınıfı yazarken elimdekini bitirip dosyayı öylesine karıştırdım.

Ela da bana katıldığında boş boş gezdirip bazı sınıflar hakkında yorum yaptık. Bense büyük bir heyecanla planımı uygulamaya koymak için can atıyordum. Sonunda o önüne dönmeden hemen önce dosyada onun fotoğrafını gördüm. Dönem başında çekilen e-okul fotoğraflarıydı bunlar ve altında adı yazıyordu büyük harflerle. Kalbim çarpmaya başladı, dikkat çekmemem gerektiğinin bilincinde sınıfını ve adını aklıma kazıdım.

Teneffüste, yazılı öncesi rutinim olan üst kattaki tuvalete giderken onun ismi zihnimde kırmızı alarm ışıklarıyla birlikte yanıp sönüyordu.
Çeşmede elimi yıkarken gözlerim yüzümde takıldı, hiçbir ifade okunmuyordu hep olduğu gibi. Sonra ne kadar çirkin olduğumu düşündüm bilmem kaç milyonuncu kez. Moralim düştü, kendimi yazılıya odaklamaya çalışarak akşam yaptığım tekrarları aklıma getirdim.

İlk yazılılar, beklediğimden kolay geçiyordu. Liseli olmak o zamanlar çok da zor gelmiyordu, oysaki birkaç ay geçmeden tüm fikrim değişecekti. Bu sefer, bunun farkında değildim.

"Şirin, hayatın adil olmadığını anlamalısın artık, kuzum." dedim hattın diğer ucundaki dostuma.

"Adaletine..." Ağzını bozduğunda her ne kadar ona katılmak istesem de yolun ortasında bağırarak hakaret savuramayacağım da bir gerçekti.

"Hayır, anlamadığım şey o değil. Ne anlıyorlar bu şekilde iğrenç ithamlarda bulunmaktan?"

"Çünkü onlar salak, tamam mı? Ve salaklar, kafaya takılmaya değmez. Biraz daha ağlamaya devam edersen önce gelip seni döverim, sonra da yarın okulunu basar o salakları döverim."

Burnunu çekerek kıkırdadığını duyduğumda biraz olsun rahatlamıştım.

"Ee, senin günün nasıldı?" Bu soruyu bekliyormuşçasına anlattım ona olan biteni. Dedemlerin evine yaklaştığımdaysa yorumlarını biraz sonraya saklamasını söyleyip telefonu kapattım.

Cebimdeki anahtarların yerini kulaklıklarım bulmuşken eve girdim ve anahtarı portmantoya fırlattım. Dedemlere iki dakika okul özetimi geçmemin ardından buradaki odama girdim.

Telefonumda bildirim vardı. Hepsinin Şirin'den gelmiş tepkiler olduğuna şüphem yoktu. Annemin henüz gelmemiş olmasından yararlanarak mesajlaşmaya başladık.

Cidden 11. sınıf mıymış? Az daha büyüğünü bulamadın mı?

Şirin, abartma evladım. İki yaş alt tarafı. Yaşı da geçtim, gören sanki aramızda bir şey olabilecekmiş sanar.

Belli mi olur?😏

Saçma yorumları bir süre daha beni sinir ettiğinde konuşmayı bitirdim ve kanepeye boylu boyunca uzandım. Gözlerim benden izinsiz çoktan kapanmış ve onun hayalini canlandırmıştı.

Mükemmeli ArzulamakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin