6/2

3 1 0
                                    

"Sendeki şans bende olacak var ya!" diye isyan eden Şirin, o an uğraşmak istediğim kişi değildi. İlk kaldırım kenarına çöküp oturdum.

"Ben neden mükemmel bir insana tutuldum? Günahım neydi benim? Öfff, Allah'ım, söz veriyorum iyi bir insan olmak için biraz daha çabalayacağım."

"Mükemmel mi? Merve, o da bir insan alt tarafı."

"Hıh!" Umutsuz bir haykırış sessizce dudaklarımdan peydah oldu. "Sen öyle san." dedim arkadaşıma. Üzerime çöken karamsarlık can yakıcıydı. Bu... Öncekilerden daha fazla ağırdı sanki, onun mükemmelliği miydi altında ezildiği, yoksa yine aptalca mı davranıyordu?

"Bir şey mi biliyorsun?"

Aslında dün anlatacağım ama sonradan vazgeçip bugüne sakladığım bilgileri ona aktardım.

"Ablası, onun bu sene geldiği okuldan mezun." diye başladım sözüme ve bıkkınca verdim nefesimi.

"Ee, ne var bunda?"

"Üniversite sınavında derece yapmış ve hayallerimin lisesinden, hayallerimin üniversitesine tıp öğrencisi olarak gitmiş. Hani hayalim olan tıp!" Sesim yorgun ama yüksek çıkınca elimi alnıma bastırdım.

"Oha!"

"Mükemmellik bunların genlerinde var." dedim. "Çok güzel resim çizebiliyor, şiir okumayı seviyor, Model'in Pembe Mezarlık şarkısı en sevdiği şarkı sanırım, emin olmasam da, Galatasaraylı, annesi * ilçesinden ve fen bilgisi öğretmeni, diğer ablası nişanlı ve şehirdışınd-"

"Dur kızım, bir dakika! Bunları nasıl öğrendin sen?" Şaşkınlıktan sesi incelmiş ve cırtlak çıkmıştı.

"Fake hesap."

"İnstagramda bu kadar şeyi nasıl buldun be?"

"Facebook da var benim fake, oradan bayağı şey buldum. Akşam ekran görüntülerini atarım sana. İnstagramda da ablasını takip etmeye başladım, keşke gerçek hesabımdan da yapbilsem." Hüzünlenen sesim, hiç de mutlu bir ortam yaratmıyordu.

O sıra Şirin'in telefonu çaldı. Konuşması için ilgilenecek başka şeyler aradım ama "Annen arıyor." deyince göz devirip telefonu elinden aldım.

"Efendim?"

"Neredesin sen? Altı buçukta eve gelecektin."

Hayretle dediğine ağzımı açtım. "Anne, yedi diye anlaşmıştık. Her zaman olduğu gibi."

"Yarım saat erken çıktın, altı buçukta evdesin." deyip yüzüme kapatınca tekrar aradım.

"Ne var kız, gel artık. Yemek yiyeceğiz!"

"Anne, zaten Şirin'le fazladan vakit geçirmek için yarım saat önce çıktım, yedide evde olurum diye anlaştık."

"Yalan söyleme, erken çıktın. Sinir etme beni. O saçlarını yoluveririm senin, sokaklarda gör gezdir anca sen!"

Ve bir kez daha yüzüme kapanan telefonun ardından kahkaha attım. Bu kahkaha daha çok sinirden, histerik bir kahkahaydı ve durduramıyordum. Boş sokakta sesim yankı yaptığında kendimi korku filminde hissedip yüzümü daha da astım.

"Neden oluyor tüm bunlar, anlayamıyorum." Telefonunu geri uzatırken söylenmekten geri kalmıyordum.

"Ona takıntılı olduğum için mi cezalandırılıyorum acaba? Hep o yüzden, biliyordum ben. Peşinden dolandığımdan oluyor hepsi, gerçi daha çok şans eseri karşılaşıyoruz, uğraştığımda yerin dibine giriyor çünkü onu görmeyeyim diye."

"Tamam, sakin ol. Anneni kızdırma iyice."

Karşılıklı söylene söylene parkın olduğu sokağın diğer başına kadar geldik ve zıt yönlere ayrıldık. Caddenin üzerinde olan eve varıp zile bastım. Açan olmayınca dedemlerde olduğunu anladım ve sitenin içinden geçerek arka yola vardım.

Kendimi annemin serzenişlerine hazırlayamadan kapı açıldı ve annem zebani gibi başıma dikildi.

"Neredesin sen, ha? Ben sana hemen eve gel, demedim mi? Geç içeri, dedenlerin yanına git!"

Eh, her zamankinden fazlası değildi. Buna şükretmek lazımdı.

"Gel Meri, gel." Ah, dedem! Sinirli olmadığı sürece adımı asla düzgün söylemezdi. Bunu arkadaşlarımın yapması gerekmez miydi ama?

"Okul nasıl, ne diyor hocalar?"

"İyi ya dede, yazılılar da bitti. Güzel bayağı, ilk dönemkinden de iyi hatta. Bu gidişle beklediğimden yüksek olacak ortalamam."

Dedem tatmin olunca önündeki LCD televizyondaki haberleri izlemeye devam etti. Yüksek ses başımı rahatsız edince odama çekilip sadece düşünmeye bıraktım kendini....

Mükemmeli ArzulamakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin