6/1

5 1 0
                                    

Bunun mantıklı iki açıklaması olabilirdi: Ya evi sandığımdan başka bir sokaktaydı ya da tek başına biraz daha takılmak istiyordu.

"Gel hadi, buradan çıkacak."

"Hayır." dedim beni sürüklemeye çalıştığı yola bakarken. "O, diğer tarafa gidecek, hissediyorum." Yine de dediğini yapıp önümüzden çıkabilme ihtimaline karşılık bir önceki sokağından koşarak çıktık. Ama yoktu hiçbir yerde. Gözümse ilerideydi.

Her evin, onun olabilme ihtimalini düşünüyordum. Orta hâlin biraz daha üstünde olduğunu tahmin ediyordum durumlarının ve ona göre bakınıyordum apartmanlara. Ama ona dair hiçbir iz ve hiçbir bahçede bisiklet yoktu.

Gözlerim yanarken beş dakika öncesine döndüm. Göz göze gelmiştik ama yanımdan geçerken göz ucuyla da bakmamıştı. Aptal tesadüflerden ibaretti hepsi. Ne ben onun gibi olacaktım ne de onun gibi biriyle...

Çünkü onunla ilgili daha çok şey biliyordum artık.

Bir önceki gün

Yorucu okul günü bittiğinde stresten elim ayağıma dolaşmıştı. Okul beni fazla yoruyordu son zamanlarda, bunda Perfect Boy'un etkisi de büyüktü.

Serviste boş yer bulmayı sevinçle karşılayıp cam kenarına oturdum. Bugün Meryem gelmemişti. Meryem, Almanya doğumlu yarı Türk arkadaşımdı. Bir üst sınıftaydı ve muhtemelen seneye başka okula gidecekti çünkü dil okumak istiyordu ve bizim okulda dil sınıfı açılmazdı. İyi kız olsa da zaten fazla yakınlaşmadığımdan buna üzüleceğimi sanmıyordum.

Yanıma kimsenin oturmayacağını bilerek çantamı yanıma koydum. Sol taraftan yaklaşan servisi görünce hemen sol kolumu diğerine yaslayıp dudağımla oynamaya başladım. Bu benim 'Eyvah!' alarmımdı. Dudaklarımda zaten yara açılacaktı dişlemekten, bir de tırnaklarımla onları ezmek hiç de doğru bir şey değildi.

Göz ucuyla o tarafa baktım. Cam kenarında bir arkadaşı, kendisi de yanında oturuyordu. Arkadaşı röntgen ışını saçan gözleri varmış da hasta olan birini arar gibi bizim servisin içini inceliyordu. Hemen döndüm önüme ama o inceleyiş hiç de hoşuma gitmemişti. Resmen yerinden kalkmış bizim servise düşecekmiş gibi bir hâli vardı.

Onların servisi harektlendiğinde bir cesaret tekrar döndüm ve bakmamış olmayı diledim çünkü Perfect Boy doğrudan bana dikmişti bakışlarını. Bu etkileyicilikten çok uzak, apaçık korkutucuydu. Bana öyle bakması için bir sebep yoktu, bana bakması için bir sebep yoktu.

Bir öncekinden kısa sürdü o tarafa bakmam ve kendimi belli edercesine tam tersi yöne baktım. Oysaki tam önüme bakmam ve servisin içine göz atmam lazımdı. Böylece ona bakmıyor da herhangi birini arıyormuş gibi görünecektim.

Ama o bakışı tüm dengemi şaşırtmıştı. Stresten dudağımı iyice şekilden şekle sokarken elime ıslaklık geldi. Ağlıyor muydum yoksa? Yo, hayır. Bu ıslaklık, dudağımdan akan kandı. Kimsenin görmeyeceği bir anda cebindeki selpak mendille kanı sildim ve parlak kırmızı rengine transa geçmiş gibi baktım.

Eve varana kadar da ne kafamı oynattım ne de kanlı peçeteyi görüşüm dışına çıkardım.

"İyi akşamlar yeğenim." diyen Mesut Amca'ya gülümseyerek indim servisten ve uyuşuk adımlarla eve çıktım.

Annem evde değildi ve gelmesine de en az bir saat vardı. Telefonumu da sakladığına ve canımın hiçbir şey yapmak istememesine bakılırsa bilgisayarda araşırma yapabilirdim.

Asırlardır yaşamış gibi külüstür olan bilgisayarımın şarj kablosunu takıp düğmesine bastım. Onun açılmasını beklerken de evde gereksiz bir tur atıp geri döndüm.

Çok sessizdi ve gözümden Perfect Boy'un görüntüsü çıkmıyordu. O karanlık bakışı, sanki gözlerinden şimşek çıkarmak istiyordu, sanki beni suç üstü yakalamıştı. Ben yaramaz bir öğrenciydim ve o da beni yaramazlık yaparken enselemiş nöbetçi öğretmen...

Bu acıtmıştı, kin var gibiydi o bakışlarda. Ne yapmıştım ki? Ona bakarken ilk defa yakalanmıştım ve bu beni suçlu yapmazdı, üstelik ben ona döndüğümde o zaten bana bakıyordu.

Açıldığını sesiyle belli eden bilgisayardan arama ekranını açtım ve bilinçsizce adını yazdım arama çubuğuna.

Facebook profilleri çıktığında fake hesabımın adını hatırlamaya çalıştım önce. Sonra giriş yapıp aradım. Bu birkaç dakikamı aldı, saçmalığıma son vereceğim sıra profil fotoğrafından onu tanıdım ve üzerine tıkladım.

Profil fotoğrafı, instagram hesabındakinin aynısıydı. Bu yüzden kendimden emin ama buruk bir şekilde stalk yeteneklerimi kullanmaya başladım. İşte bu uzun süreceğe benziyordu....

Mükemmeli ArzulamakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin