Taehyung ellerinin arasında nazikçe tuttuğu flütü dikkatlice inceliyordu. Kız, çalarken hangi notadan sıkıntı geldiğini test etmiş ve Taehyung'a söylemişti; Taehyung da bazı tuşları birbirine bağlayan ve birlikte açılıp kapanmalarını sağlayan ince, uzun metal parçalarını flütü gözlerine iyice yaklaştırıp incelemeye başlamıştı. Bu metal parçaları elle düzeltilemeyecek kadar küçük olduğundan, Taehyung sorunu keşfetse de düzeltmesi zor olacaktı. Bu yüzden avucunun içindeki kürdanla bekliyordu, kürdanla düzeltmek çok daha kolaydı.
Fa ve mi tuşlarını sollarındaki tuşlara bağlayan ince metal kısıma dikkatlice baktığında, telin gerçekten de takılı durması gereken yerden çıktığını gördü. Avucunun içindeki kürdanı kullanarak tel parçasını yukarı kaldırdı, durması gereken yere taktı.
Kız onu şaşkın gözlerle izliyordu. Flüt konusunda bu kadar bilgili biriyle karşılaşması, kızı epey şaşırtmış ve sevindirmişti. Şanslıydı, çünkü böyle biriyle değil; flüt hakkında hiçbir şey bilmeyen biriyle de karşılaşabilirdi ve kendisi de yan flüt çalmaya yeni başlamış olduğundan, sorunu düzeltmek için her yerde tamirci araması gerekebilirdi.
Adını henüz bilmediği Taehyung'a, flütü çalıp sağlamlığını test etmesini istercesine baktı kız. Bakışları Taehyung'u fazla etkilememiş olmalıydı ki, çalması için sözlerini kullanmayı denedi. "Çalar mısın?"
Çalmasını istemesinin bir nedeni de, bu kadar bilgili birinin aynı zamanda çalmayı da becerebiliyor olduğunu düşünmesiydi. Flüt tamir etmeyi biliyorsa, çalmayı da biliyor olmalıydı. Duymak istemişti. Nasıl çaldığını, yan flüt çalmayı yeni öğrenmiş olan kendisinden; daha iyi olup olmadığını görmek istemişti.
Taehyung'un kalbi kızın sorusunu duyduğu anda göğüs kafesine sertçe çarpmış ve nefesini kesmişti. Başının döndüğünü ve görüşünün kararmak üzere olduğunu hissetti, bu hissiyat geçene kadar gözlerini ellerinin üstündeki flütten ayırmamıştı. Kendisine, çalması için fırsat verilmişti. Ama Taehyung o kadar korkuyordu ki çalmaktan, o kadar korkuyordu ki o günü hatılamaktan, o kadar korkuyordu ki çaldığı melodiler kulağına çarptığında kendini tutamayıp ağlamaya başlamasından; kızın sorusunu reddetmek istedi. Ama dudakları, bir türlü 'hayır' demek için açılmıyordu. Karşı çıkamıyordu, flüt ellerinin arasında parıl parıl parlarken ve onu çalmak için şansı varken bunu yapamıyordu.
Parmakları tuşlara yerleşti. Flütü yavaşça havaya kaldırdı, alt dudağını deliğin altına yasladı. Öylece bekledi, yalnızca üfleyecekti ve bu küçücük hamle belki de gününü berbat edecekti. Bunu göze almak istiyor muydu?
Önceki gün, birkaç dakika önce ona acemi bir sanatçı olduğunu söyleyen kızın flüt çalışını dinlemişti. Kızın acemi oluşunu umursayamamıştı bile, o tınılara duyduğu özlem bu kadar üst seviyeye çıkmışken flüt çalmayı ve gününün gidişatını değiştirmeyi göze almaması imkansızdı.
Kız, heyecanla Taehyung'un çalmasını bekliyordu. Taehyung'un neden bu kadar beklediğini, neden hala çalıp çalmamak arasında kaldığını merak edecek kadar çok beklemişti. Derken, Taehyung sonunda üflemeye cesaret etti ve parmakları tıpkı aylar önce o gün sahneye çıktığında yaptığı gibi tuşların üstünde gezinmeye başladı.
Aynı parça.
Aynı notalar.
Aynı melodi.
Tek fark, arkasındaki orkestra ekibi ve önündeki binlerce seyirci...
Sanatçı Gluck, parça Orfeo Ed Euridice.
Ezbere olduğu notalara, flütün tuşlarında birer birer can verirken, gözlerini kapatmış ve son sahnesini aldığı o günkü heyecanını düşünmüştü. Son sahnesi olduğunu bilmeden, seyirciye gösterisini sunarken ve yanlış notaya basmamak için elinden geleni yaparken ne kadar heyecanlandığını düşünmüştü.
Profesyonelliğin bile önüne geçemediği, gerici ama bir o kadar da tatlı heyecan...
Kalbi, çaldığı notalar kendi kulaklarına çarptıkça durmaksızın tekledi. Sanki o günkü heyecanı tekrar onu ele geçirecekmiş, hata yapmasına sebebiyet olacakmış gibi dikkatle bastı tuşlara. Arkasında orkestra olmamasına rağmen o kadar iyi iş çıkarıyordu ki yalnızca karşısındaki kız değil, oturdukları kafedeki herkes Taehyung'un çaldığı melodilerle büyülenmişti. Taehyung gözlerini açıp üflemeyi kesene dek, herkes büyük bir dikkatle onun çalışını dinlemişti.
Flütü yavaşça aşağı indirdiğinde, fazla dolu olmayan kafedeki insanların alkış seslerini duydu. Karşısındaki kız, Taehyung'un çalışının güzelliğinden o kadar etkilenmiş olmalıydı ki; ellerini kaldırıp alkışlamaya gücü yetmedi. Sadece, Taehyung utançla flütü yeniden üç parçaya bölüp içini temizlerken onu izlemeye yetti gücü.
Taehyung işini halledip parçaları çantaya yerleştirdikten ve fermuarını çektikten sonra oturduğu sandalyeden kalktı, hızlı adımlarla kafeden ayrıldı. Berbat hissediyordu. Öyle ki, arkasından kendine seslenen ve adını soran kızı duyamamıştı.
O günden beri, hiç bu kadar berbat hissetmemişti.
Çaldığı müziği merak edenler için buraya bir video koyacağım. Ama bu tür şeyler genelde çalan kişi siz değilseniz veya canlı dinlemiyorsanız internet üzerinden bulunması zor şeyler oluyor, o nedenle video size biraz kalitesiz gelebilir...
Benim bulabildiğim, en hoşuma giden video buydu ^^ Daha hızlı çalanlar da var, isterseniz araştırabilirsiniz~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Flute
FanfictionSakince, notaları flütün tuşlarına yerleştirdi; parmakları zarif hareketlerle gümüş renkli flütün tuşlarında gezindi. Bağlı olduğu damarlardan kopup dışarı fırlamak istercesine atan kalbinden dolayı kendi çaldığı müziğin son parçasını duyamasa da, g...