Başını ellerinin arasına aldı, masaya dayadığı dirsekleri titriyordu. Adını öğrenmişti öğrenmesine, ama bu isim onun ne işine yarayacaktı?
Kim Taehyung. Bir zamanların en sevileni, efsanevi yan flüt sanatçısı. Yetenekli müzisyen. Yarım yıldır müziğe dair hiçbir şey yapmamış olan, hayatını medyadan ve yan flütten uzak durarak devam ettiren, nereye veya neden kaybolduğunu kimsenin bilmediği kişilik.
Kız, iç çekerek kollarını masadan indirdi ve kendini sandalyede geriye doğru bırakıp başını tavana çevirdi. Adını internete yazmayı zaten denemişti, internette yazanlar sadece bunlardı. Daha fazlasını nasıl öğrenebileceği hakkında bir fikri yoktu, o anda aklına gelen fikir ise sadece bu ismi yeniden araştırması yönündeydi. Daha fazla ne yazıyor olabilirdi ki internette?
Sandalyesinden kalkıp mutfaktan çıktı; salona yeniden döndüğünde bu kez koltukta, kucağında dizüstü bilgisayarı ile oturuyordu. Bilgi edinemeyeceği düşüncesiyle arama motoruna yazdığı isim ile ilgili, zaten biliyor olduğu şeyleri; tekrar tekrar okudu.
Üçüncü kez her şeyi baştan okumaya karar verdiğinde, sayfanın sonlarına yakın bir yerde gördüğü başlık dikkatini çekti:
"Kim Taehyung'un son sahnesi"
Merakla başlığa tıkladığı sırada kaşlarının yavaş yavaş çatılmaya başladığının farkında bile değildi. Yutkundu, uzunca yazılmış üç adet paragraftan oluşan yazının sonuna geldiğinde kalbi ne olduğunu kestiremediği bir duygu eşliğinde hızla çarpıyordu.
Son sahnesini aldığı tarih. Kıza arabanın çarptığı gün.
Son sahnesinde gümüş renkli parlak flütüyle çaldığı müzik. Kim Taehyung'un, kafede, kıza çaldığı müzik.
Sekmeleri kapatmaya bile yeltenmeden, bilgisayarı kapatıp bir kenara sertçe bıraktı. Hemen solunda bulunan kırmızı yastığı kucağına alıp ona sıkıca sarıldıktan ve dizlerini iyice kendine çektikten sonra, artık ağlamaya hazır hissediyordu.
O bulanık görüntü, Kim Taehyung'un bulanık silüeti... Boynuna nazikçe dokunan eller, Kim Taehyung'un parmakları...
Kim Taehyung, müziği bu yüzden bırakmıştı.
Kıza araba çarptığında, onu yerde hareketsiz yatarken bulmuş ve kurtarmak istemişti. Ama Kim Taehyung, zamanı iyi yakalayamamıştı; yanlış bir zamanda bulmuştu kızı, ve o an için kızı olduğu gibi bırakıp kaçması; kaldırıp arabasına bindirmeye çalışmasından daha güvenliydi. O da öyle yapmıştı. Polislerin, kız ile ikisini bir arada görüp kazaya sebep olan kişinin Kim Taehyung olduğunu düşünmesi onun için büyük belalar açabilirdi ve o da bu belalardan kaçmak için kıza yardım etmemeyi tercih etmişti.
Kız; Kim Taehyung'un, onu bırakıp gittikten sonra neler yaşadığını bilmiyordu. Hiçbir zaman da bilmemişti, düşünmemişti zaten. Çünkü kız için, önemsiz bir konuydu. O gün de çocuğun kaçmasının mantıklı olduğunu düşünüyordu, bugün de... Kendisi de sağlam olduğuna göre, kız için sorun yoktu. Ama şimdi farkına varıyordu ki, kendisi açısından hiçbir sorunun olmadığını düşündüğü bu konu Kim Taehyung'u derinden etkilemişti. Kim Taehyung, kim bilir ne kadar üzülmüştü o gün; kim bilir ne kadar pişman olmuştu yaptığı şeyden.
Gözyaşları yanaklarından süzülüp kırmızı yastığa düşerken ve yastığı ıslatırken kız üzüntüyle düşünüyordu. Kim Taehyung, kızın hayatta olduğunu biliyor muydu? Muhtemelen bilmiyordu. Muhtemelen, kızı orada bıraktığında; kızın öldüğünü ve bütün suçun kendisinde olduğunu düşünmüştü. Müziği bırakmasının nedeni de buydu zaten. Kendisi için büyük önem arz eden o günü, müziği ve yan flütü ile özdeşleştirmişti Kim Taehyung. O rüya gibi günün kanlı bir şekilde son bulması ise, Kim Taehyung'un müzik camiasından uzaklaşabilmesi için fazlasıyla yeterli olmuştu.
Benim yüzümden, diye düşündü kız. Eğer seni daha erken bulup, sana suçsuz olduğunu söylemiş olsaydım; kendini suçlamazdın.
"Eğer söylemiş olsaydım, hayatını adadığın şeyden vazgeçmek ve günlerini acı ile geçirmek zorunda kalmazdın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Flute
FanfictionSakince, notaları flütün tuşlarına yerleştirdi; parmakları zarif hareketlerle gümüş renkli flütün tuşlarında gezindi. Bağlı olduğu damarlardan kopup dışarı fırlamak istercesine atan kalbinden dolayı kendi çaldığı müziğin son parçasını duyamasa da, g...