Bölümü 4everslytherinhouse'a ithaf etmek istiyorum
♡
O kadar uzun zamandır ficlerimi okuyorsun ki, bunu yapmadan duramazdım ;—; teşekkür ederim her şey için ☆Bu fici de okumaya başladığını görünce sana ithaf etmek geldi içimden, ama sen henüz bu bölüme kadar gelmediğinden ithafı bu bölümde yapmak nasıl olur onu da bilemedim... Neyse, umarım ithafı bu bölümde yapmam sana sorun açmamıştır, teşekkürler tekrardan~
#
Kalbi flütünün parlak gümüş renkli yüzeyine bakmaya daha fazla katlanamayana dek, siyah flüt çantasının fermuarını çekmedi. Sadece flütünü izlemek bile işkenceydi ona, çünkü izlerken tek yaptığı flütü gözleriyle incelemek değildi. Onunla çaldığı bütün parçaları birer birer zihninden geçirmek, notaları sessizce mırıldanmak ve sahneye çıktığında kalbini sarsan duyguları tekrardan tatmaktı. Yüzüne vuran ışıklar, ışıklandırmanın parlaklığından neredeyse görünmez olan seyirciler, arkasındaki orkestranın sessizleştiği ve solo partını çalması gerektiği zamanlar, güçlü alkışlar... Bir yandan bütün bunlar aklına geldikçe daha kötü hissediyordu ve müzikten tamamen uzaklaşmak istiyordu; ancak bir diğer yandan bu tutkusuna uzanmak ve tutup sıkıca sarılmak, ne kadar kötü hissettirirse hissettirsin bir daha flütünü elinden bırakmamak istiyordu.
Fermuarını çekip çantayı kaldırdıktan ve dolabının en ücra köşesine bıraktıktan sonra odasından çıktı. Öğle molası bitmek üzereydi, kendini anılarına ve tutkusuna gereğinden fazla kaptırmıştı, bir an önce evden ayrılıp kafeye dönmeliydi.
Müşterilerin siparişlerini elindeki küçük deftere, tükenmez kalemle yazarken; uzun kaküllerinin arasından göz ucuyla küçük sahneye bakıyordu. Aynı kızın flütüyle birlikte eşlik ettiği aynı müzik grubu, yine Kim Taehyung'un çalıştığı kafeye canlı müzik sergilemek amacıyla gelmişti.
Kim Taehyung, flütün sesini her duyduğunda; derin bir iç çekişle birlikte kalbindeki acı veren tortuları söküp atıyordu, geriye sadece uyuşukluk ve ufak bir sızı kalıyordu. Bunu o kadar çok yapmıştı ki, siparişlerden çok kalbindeki sızıya odaklanmaya başlamıştı. Deftere yazdığı son siparişin yanlış olduğunu fark edemedi, dalgınlıkla deftere bir şeyler karaladı ve yorgun çıkmasını önleyemediği sesiyle sordu: "Başka bir isteğiniz var mı?"
Müşteriler başlarını sallayarak onu yanıtladıktan sonra Kim Taehyung yanlarından uzaklaştı ve kafenin mutfak bölümüne yaklaşıp siparişleri birer birer söyledi.
Hazır olan yiyecek ve içecekleri müşterilere taşırken; bir kulağı hala, çalınmakta olan flütün naif sesinde ve notaların ahenkle süzülerek oluşturduğu melodideydi. Siparişini yanlış not ettiği kadının önüne büyük kahve bardağını koyduğu sırada sahneyi bu kez göz ucuyla değil, bütün dikkatiyle izliyordu. Büyülenmiş gibi sahneye bakarken, yanındaki masada oturan kadının yarı öfkeli ses tonu ile ben bunu istememiştim, dediğini duymadı bile.
Kim Taehyung'un kendisini müziğin güzelliğinde kaybettiği dakikalar içerisinde, kadın çoktan Taehyung'u şikayet etmiş ve siparişini yeniden vermişti.
Hala yarı uyanık vaziyette sahneye bakmakta olan Kim Taehyung'u, yalnızca ensesine yediği tokat kendine getirebilmişti. Telaşla etrafa bakındı; müşteriler gideli, hava karalalı çok oluyordu. Ensesine vuran adama baktı, onu işe alan kişiydi bu.
"Eğer her müzik duyduğunda böyle dikkatsiz davranacaksan, kafemde çalışmayı bırak ve kendi işine dön!"
Neyseki katı bir kişiliği yoktu adamın. Bağırsa ve büyük oranda ciddi olsa bile, bütün sözleri bir miktar şaka barındırırdı. Kim Taehyung'un ensesini sıkarken de, sanki oğlunu yaptığı doğru bir davranış için tebrik edercesine samimiydi. Taehyung, adamın samimiyetini bütün varlığıyla hissedebiliyordu.
Önlüğünü çıkarıp temizlik malzemelerinin bulunduğu odaya bıraktıktan sonra, kafedeki çalışanlara veda edip adamdan onuncu kez özür diledi ve kafeden çıktı. Otoparka doğru ilerlerken, arabasının yanında beklemekte olan bir silüet gördü; görüntüyü netleştirebilmek için gözlerini kıstı ancak bekleyen kişinin kim olduğunu tam olarak kestiremedi.
Arabasının yanına ulaştığında, yaklaşık yarım saat kadar önce kafede yan flüt çalan kızın kendisini beklemekte olduğunu gördü. O kızın karşısında flüt çaldığından ve kafedeki müşteriler tarafından alkışlandığından beri, kızın karşısına çıkmaktan utanıyordu aslında.
Kim Taehyung kızın neden kendisini beklediğini sormak istedi, ancak onun sormasına kalmadan kız amacını kendisi açıkladı. "Bana ders verir misiniz?"
Kim Taehyung, bu sorunun ne anlama geldiğini çözebilmek için fazla düşünmemişti; ancak ciddi olup olmadığını anlayabilmesi için epey düşünmesi gerekti. Ne saçma soruydu bu böyle? Müziği bıraktığını herkes biliyordu, o kız da biliyordu, ve bu sorduğu soru; uykuda olan birine, uyuyup uyumadığını sormakla aynı sayılırdı.
Kim Taehyung kaşlarını çattığında kız hızlıca ona doğru atıldı ve elinden tuttu. "Yalvarırım!"
Kızın amacı, Taehyung'un yeniden müziğe başlamasını sağlayabilmekti. Kim Taehyung'un, karşısında duran kızın aslında o gün ölüme terk ettiği kız olduğunu bilmesine henüz gerek yoktu; ancak bunu bilmeden de müzisyenliğe yeniden dönebilirdi. Böylesi daha doğaldı.
Taehyung kızı şaşkınlıkla izlerken, ona aptal olduğunu söyleyip arabasına binmemek ve oradan tüymemek için zor tuttu kendini.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Flute
FanfictionSakince, notaları flütün tuşlarına yerleştirdi; parmakları zarif hareketlerle gümüş renkli flütün tuşlarında gezindi. Bağlı olduğu damarlardan kopup dışarı fırlamak istercesine atan kalbinden dolayı kendi çaldığı müziğin son parçasını duyamasa da, g...