Yerde yatan kızın başının altındaki kanlara baktı. Midesinden yukarı doğru çıkan ve genzini yakan şey kana duyduğu iğrentiden değil, gününün güzel geçeceğine kendini bu kadar kaptırmış olan Kim Taehyung'un rüyasının bir anda sonlanmasından kaynaklanıyordu.
Etrafına bakındı. Kıza çarpan araba hızla oradan uzaklaşalı dakikalar oluyordu ve etrafta kıza çarpan kişinin Kim Taehyung olmadığını kanıtlayacak kimse yoktu. Arabaların ikisi de siyah olduğundan, kız uyanacak ve kendisine kimin çarptığını söyleyemeyecekti.
Suç, Taehyung'un üstüne kalabilirdi.
Kızı hastaneye götürecek olursa kız uyandığında kendisine siyah bir arabanın çarptığını söyleyecek, Kim Taehyung'un savunmaları geçerli sayılmayacaktı.
Peki ya kızı orada öylece bırakırsa? Bunu yapabilir miydi?
Ön koltukta arabaya geri dönmesi için onu bekleyen flütü aklına geldi. Bir an önce arabaya dönmesi, arabaya kızla mı yoksa kızı orada ölüme terk edip yalnız başına mı bineceğine karar vermesi gerekiyordu.
Uzaklardan geldiğini duyduğu siren sesleriyle birlikte, çömeldiği yerden ayağa kalktı. Korkuyla geriye doğru sendeledi, aynı anda kalbi ve beyni ortadan kaybolması için adeta ona yalvarırken o kıza bakmaktan yerinden bir adım dahi hareket edemiyordu. Aklına gelen ilk seçenek, siren seslerinin polis arabalarından geliyor olabileceğiydi. Eğer bu gerçekten doğruysa, ki doğru olma ihtimali fazlasıyla yüksekti, polis arabaları Kim Taehyung'un bulunduğu sokağa girmeye karar verdiği anda Kim Taehyung için her şey biterdi.
Bunu o yapmamıştı.
Koşarak arabaya döndü. Gaza bastı, arkasında bıraktığı kızı polisler görecek ve hastaneye götüreceklerdi, orada daha fazla durmasına gerek yoktu. Bunu o yapmamıştı.
Araba hızla kızdan uzaklaştı. Kim Taehyung, her göz kırpışında, hayallerinin bu berbat olay sonucunda kan lekeleriyle kaplandığını gördü. Girdiği tünelin tavanındaki parlak ışıklar birer birer yüzüne vurdukça, yaptığı hatanın hissettirdiği pişmanlık kademe kademe arttı. Tünelden ayrılır ayrılmaz yol kenarına park ettiği arabasından savsak adımlarla indi.
Midesinde ne varsa boşaltmıştı, ancak sebebi gördüğü kanlar değildi. Duyduğu pişmanlıktı. Hayallerinin kan lekeleriyle kaplanışıydı. Çiçek kokan hayatının kan kokusuyla kaplanmasıydı.
Tükürdü. Arabaya bindi, kapıyı kapatıp başını direksiyona yasladı. Başının hemen üstünde yanan sarı ışık kapı kapandıktan sonra yavaşça belirsizleşti ve kayboldu. Kim Taehyung'un gözyaşları birer birer kucağına düşüyor, hıçkırıkları arabanın içinde yok oldukça yerlerini yenileri alıyordu. Nefesini dışarı verdikçe ruhunu teslim ediyormuşçasına acı çekiyordu, alacağı hiçbir tezahürat mutlu olmasını sağlayamazdı o gece. Polis arabalarının sokağa uğramadığını düşündü, kızın orada kanlar içinde öldüğünü ve bunun sebebinin kendisi olduğunu düşündü. Başka ne düşünebilirdi ki?
Bu yaptığından sonra; kendini bu denli kirlettikten ve hayatını berbat ettikten sonra yeniden sahneye çıkmaya nasıl cesaret edebilirdi? Notalarla ve flütüyle huzurlu bir yaşam sürmeye nasıl devam ederdi?
'Müzik' kelimesinin anımsattığı tek şey; o gün, müzik hayatı boyunca aldığı en görkemli sahnenin anımsattığı tek şey, ardında bırakıp ölüme terk ettiği kızdı artık. Nasıl devam ederdi?
O gece, hiçbir şeyden haberi olmadan salondan ayrılan seyircilerden bazıları, kendisine araba çarpan kızın bulunduğu yoldan geçmiş ve yerdeki kan lekeleri hakkında konuşmuşlardı. Polisler daha sonra kız ile bu konu hakkında konuşmak amacıyla doktorlardan izin almışlardı. Kız ise, çoktan hastaneye kaldırılmış ve ayılmıştı. Neyse ki, aldığı darbe çok ağır değildi ve başının kanamasının nedeni sadece yere çarpmasıydı. Ciddi bir sorunu yoktu, ancak o gece hastanede yatması gerekiyordu.
Başını perdesi açık pencereden dışarı çevirdi, kız. Arkasındaki yumuşacık yastık ona, boynuna nazikçe dokunan yumuşak parmakları hatırlattı. Parmaklar boynuna değdiğinde gözlerini kısa bir süre aralamış ve bulanık silüeti görmüştü. Suçlu olanın o olmadığını anlayabileceği kadar büyük farklar vardı kendisine çarpan kişi ile bir süre yanında duran kişi arasında. Kendisine çarpan kişiyi gördüğü süre ne kadar kısa olursa olsun, çarpanın kim olduğunu bilebiliyordu.
Ama yanında bir süre duran o kişi, kıza bile sezdirmeyi başardığı büyük telaşının da etkisiyle, siren seslerini duyduğu anda oradan ayrılmıştı.
Kız, pencereden dışarı bakarken kendisi hakkında telaşlanan o kişinin o anda ne yapıyor olduğunu düşündü. Kalbindeki bütün samimiyeti kullanacak olursa düşüncelerini o kişiye iletebilir miydi, düşündü. Suçlu olmadığını ona söylemeye şansı olur muydu, düşündü.
Düşünceleri, hıçkırıkları hala dinmemiş olan Kim Taehyung'a ulaşmamıştı.
Kim Taehyung, o günden sonra uzun bir süre daha flütüne elini sürmedi. Kızın hayatta olup olmadığından bile haberi yoktu, bu belirsizlik Taehyung'u kızın öldüğüne inanmaya itiyordu. Ve Taehyung; her gün, her gece bunun suçlusunun yalnızca kendisi olduğunu düşünerek hayatını kendisine cehennem ediyordu.
Bir daha flüt çalmak, o günü hatırlamak ve ruhuna tabiri mümkün olmayan eziyetler etmek istemiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Flute
FanfictionSakince, notaları flütün tuşlarına yerleştirdi; parmakları zarif hareketlerle gümüş renkli flütün tuşlarında gezindi. Bağlı olduğu damarlardan kopup dışarı fırlamak istercesine atan kalbinden dolayı kendi çaldığı müziğin son parçasını duyamasa da, g...