Birbiri ardında attığı sakin adımlarını otoparka yönlendirmişti. Yorucu geçen günün ardından sızlayan uzuvlarını uzun öğle arası molası boyunca dinlendirmek istiyordu, ayrıca psikolojik olarak daha iyi hissetmesinin tek yolu da duş alıp uzanmaktan geçiyordu.
Yalnız kaldığı zamanlarda, kendi kendisiyle baş başa kalması geçmişini hatırlamasına ve bütün hataları hakkında pişmanlık duymasına neden olsa da, Kim Taehyung'un dinlenme şekli de buydu. Sessizlikte, karanlıkta, açık bıraktığı televizyonun loş ışığında kendi kendiyle yüzleşmesi.
Arabaya bineceği sırada, kafeye giriyor olduklarını gördüğü birkaç kişilik grup dikkatini çekti. Çünkü grup, ellerinde enstrüman çantaları taşıyan kişilerden oluşuyordu.
Kim Taehyung birkaç saat kadar uzun öğle molasını yaptığı sırada, çalıştığı yerde canlı müzik gösterisi yapılacak olmalıydı.
Dinlenmek ve durup müziği dinlemek arasında seçim yapmak için uzun süre arabasının yanında sıcak güneş ışıklarının altında bekledi. Eski günlerin burnunun ucuna kadar getirdiği muazzam çiçek kokuları onu çağırır gibi kafeye yönlenmesini istediğinde ise, Kim Taehyung derinlerinde hissettiği dürtülere karşı koymadan kafeye geri döndü. Enstrümanları gördüğü anda yüreği, küçük bir çocuk lunapark gördüğünde ne kadar heyecanlanıyorsa o kadar hızlı attı.
Duygularını dışarıya yansıtmamaya çalışarak, çalgı grubunun önünden geçti ve arka odalardan birine geçti. Mutfağın yanındaki, temizlik malzemelerinin bulunduğu küçük sayılabilecek odaya kendini kapatıp yere çömeldi ve sırtını duvara yaslayıp müziğin kulaklarına ulaşması için beklemeye başladı. Karanlıktayken ve özlem duyduğu notaların seslerini yeniden duymak için yanıp tutuşurken, duygularına hakim olmak Kim Taehyung için bir hayli zor olmuştu.
Üniversitesini bitireli iki yılını ancak doldurmuş olan Taehyung, gittiği sanat okullarının tamamını gözlerinin önünde canlandırdı müzik başlayana dek. O kadar iyi eğitilmiş, o kadar güzel okullarda eğitim görmüştü ki müziği bırakması onun gibi biri için utanç verici olmalıydı. Müzik dinlemek için böyle sıkışık ve izbe yerlerde saklanmak zorunda kalması, utanç verici olmalıydı.
Ama o duygusaldı. Dışarıya yansıtmasa da, müzik gibi ilgi isteyen bir işe verdiği değer ve gösterdiği özen de ne kadar duygusal olduğunu kanıtlardı. Ve Kim Taehyung'un duygusallığı, o gün yaşadığı korkudan ve yaptığı hatadan ötürü duyduğu pişmanlığı o kadar üst düzeylere çıkarmıştı ki yaşadığı travmanın ardından verdiği karar müzikten uzaklaşması gibi ağır bir karar olmuştu. Acı çekmemek için müzikten uzaklaşmıştı ancak, müzikten uzak durdukça daha çok acı çekiyordu sanki.
Canlı müzik başladığı anda, Taehyung seslere dikkat kesildi. Bir yere kadar sakince dinleyebilmişti, ancak o yer geldikten sonra Taehyung kapalı gözlerini hızlıca açtı. Birisi, yan flüt çalıyordu. Bu dar odaya girerken, görmediği veya gözden kaçırdığı birisi; flüt çalıyordu.
Kim Taehyung, tıpkı eski zamanlarda olduğu gibi, ruhunu notaların uzandığı yolda serbest bırakmıştı. Melodinin güzelliğinin, içine işleyip onu ferahlatmasına ve çiçek kokularının her yanını sarmasına izin vermişti.
Müzik sona erene kadar, kalbi durmaksızın tekledi. Her bir vurucu bölümde tekrar tekrar çarpıntı yaşayan Taehyung, müzik sona erdiğinde kendini günahlarından arınmış gibi saf ve mutlu hissediyordu. Bir süre daha bekledi, içeride. Dışarı çıkıp sanatçılarla göz göze gelmek istememişti.
Ancak o süre, Kim Taehyung'un tahmin ettiğinden çok daha uzun sürmüştü. Çünkü Kim Taehyung, farkında olmadan içeride huzurlu bir uykuya dalmıştı ve onu uyandırıp oradan çıkaran kafe görevlisinin Taehyung'un içeride olduğunu fark etmesi, yaklaşık altı saat sürmüştü. Kafe kapanmak üzereyken uykulu vaziyette odadan çıkarılmış olan Taehyung'a bakan kafe sahibi, ister istemez onun bu haline gülmüştü. Kim Taehyung'un müziğe duyduğu ilgi, fark edilmeyecek gibi değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Flute
FanfictionSakince, notaları flütün tuşlarına yerleştirdi; parmakları zarif hareketlerle gümüş renkli flütün tuşlarında gezindi. Bağlı olduğu damarlardan kopup dışarı fırlamak istercesine atan kalbinden dolayı kendi çaldığı müziğin son parçasını duyamasa da, g...