20- Bir Adamın Hayatı

165 4 2
                                    

Fotoğraf; Orhan Vural

"Gelecekse beklenen, beklemek güzeldir. Özleyecekse özlenen, özlemek güzeldir. Ve sevecekse sevilen; o hayat her şeye bedeldir." -Özdemir Asaf

Bugün 20 Şubat, Orhan'ın doğum günüydü. Fakat burada yoktu. 6 gündür aramamıştı, mesaj atmamıştı. İş yerinde tatile çıktıkları haberini verdiğinden beri eşi, onu görmemiştim. Onu suçlayamam, tatilde sonuçta hemde ailesiyle...

Her gün onsuz olan bir iş yerine gitmek ölüm gibiydi. Boş yere gidiyormuşum gibi. Eve gitmeyip direkt Kürşat'ın oraya geliyordum işten sonra. Onsuz eve bile gitmek gelmiyordu içimden. Kısacası bu gidişi, hiçbir gidişine benzememişti Orhan'ın.

İş çıkışı yine gelmiştim bu cehenneme. Ayak altında dolanmayıp direkt odama çıkma planım 2. Kata çıktığımda bozulmuştu. Kimin olduğunu bilmediğim birinin odasından yalvarma ve bağırma sesleri geliyordu. Kapıya yaklaşıp dinlediğimde içeride ki kişi Kürşat'a yalvarıyordu. Yine dayak yiyen biri vardı içeride. Ve yine kimse bir şey yapmıyordu... Kapıyı yumruklayarak;

"Kürşat abi!" Diye bağırdım. Avazım çıktığınca. "Aç şu kapıyı! Rahat bırak kızı Kürşat!"

Kapı açılmıştı. Karşımda dikilen Kürşat'ın gözlerinden öfke okunuyordu.

"Ne var lan! Ne böğürüp, sana vazife olmayan şeylere karısip duruyon Bukre!?" Diye bağırdı.

"Napıyodun içerde?" Dedim ses tonumu düşürüp, kaşlarımı çattım.

"Yav sanane sanane! Bukre sanane! Seni yine alacam elime, bu sefer öldürene dek kimseler alamayacak anlıyon ey?" Diyerek üzerime yürünce geri çekildim. Yanımdan geçip giderken arkasından;

"Kürşat!" Diye bağırdım. Durup bana döndü;

"Kürşat ey? Kürşat?" Dedi ve yavaş adımlarla ona doğru yürüdüğümde "abiye ne oldu Burke hanım." Dedi.

"Abi kavramını pek haketmediğini anlamam biraz zaman aldı Kür-şat." Dedim ve yanından geçip giden bu sefer ben oldum.

Hayır, yürek yememiştim. Fakat içimde ki anlam veremediğim güç, beni ele geçiriyordu günden güne. Şunu unutmayın ki; insanı öldüren şey sahip olduğu güç ve hırstır.

Aptal Bukre! Orhan yok! Kim kurtaracak seni aptal Bukre!

Odama girip korkuyla yatağımın üzerine oturdum, soluklanırken kapımın çalmasıyla buz kestim. Açsam, başıma ne gelecekti kim bilir. Yavaş adımlarla kapıya yöneldim. Açarken kalp krizi geçirecek derecede atan kalbime engel olamıyordum. Fakat karşımda gördüğüm, daha demin ki kız olunca derin bir nefes aldım.

Yüzü gözü morluklar ve şişlikler içerisinde; "Ben sana teşekkür etmeye geldim." Dedi.

"Kim olsa benim yaptığımı yapardı."

"Yapmazdı, hele ki burdakiler hiç yapmazdı. Sen gelmeden evvel de bağırıyordum, sen gelmeden evvel de dayak yiyordum ama kimse senin yaptığını yapmadı."

"İyi işte bu onlara doğru yolu göstermemi sağladı. Bundan sonra yapmaları gereken şeyin bu olduğunu bilirler."

"Sen sanıyorsun Gül izin verecek böyle bir şeye?"

"Ne demek oluyor bu?"

"Neyse, yerin kulağı vardır. Duymadın bunu benden. Tekrar teşekkür ederim, sana borçluyum."

"Hayır, borçlu filan değilsin. İçin rahat olsun." Dedikten sonra gitti.

Aygül hakkında neden öyle bir şey dediğini çözememiştim. Fakat bir kez ateş ve barut yan yana gelmiş ve çoktan bir kıvılcım tutuşmuştu bile...

BUKREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin