16. Bölüm ♥Benim olana dokunmayacaktın!♥

70.1K 2.2K 455
                                    


Bir insan ne kadar ağlayabilir? Ne kadar üzülüp kendini harap edebilir? Ne kadar güçlü kalmak için kendini sıkar? Söyleyin bana, ben ne zamana kadar dayanacağım?! Birini korumak isterken ne zamana kadar ben paramparça olacağım. Artık bunları düşünmekten beynim yanıyordu, herkesi korumak isterken nereye kadar ben kırılacaktım? Küçük bedenim dayanamıyordu, ben bunları kaldıramıyordum buna gücüm yetmiyordu. Nefes almak istiyordum korkmadan kimseye hesap vermeden özgür olmak istiyordum ben. Boğuluyordum artık, gözlerini bile kırpmadan beni yok etmelerini kaldıramıyordum. Murat ağayı korumak istedim. O yüzden ona söylememiştim ben, tam anlatacakken hep bir engel çıkıyordu.
Ama o ne yapmıştı beni bırakıp gitmişti! Hemde o hâlde bırakıp. Tamam beni sevmediğini biliyordum. Ya da umrunda olmadığımı. Ama onun için korkuyordum, hem de deliler gibi. Emre, tekin bir insan değildi. O hastaydı. Murat ağaya zarar verebilirdi.

Murat'ın  gitmesinden sonra aradan iki saat geçmişti. Ve ben iki saattir koltukta oturmuş onun gelmesini bekliyordum. Kapının birden çalmasıyla koltuktan kalkıp koşarak kapıyı açmaya gittim. Kesin Murat gelmişti, biliyordum geleceğini. Beni şu an yanlız bırakmayacağını.
Kapıyı açmamla Hayat'ı karşımda görmemle yüzümdeki küçük tebessüm soldu. Hayat bana baktı ve gülümseyerek içeriye girdi. Ben onu, Hayatın kuzenini beklerken Hayat'ın kendisi gelmişti. Tamam Hayat'ın gelmesine sevinmiştim ama şu an Murat'ı da çok merak ediyordum. İnşallah kötü bir şey yapmamıştır. Ya da başına kötü bir şey gelmemiştir.

Hayat'ın sesiyle ona baktım.
"Galiba gelmeme sevinmedin." Dedi buruk bir ses tonuyla.

"Saçmalama! Tabiki de gelmene sevindim." Dedim.

"Niye yüzün düştü beni görünce? Oha
bir dakika, sen ağladın mı?" Dedi hızlı adımlarla yanıma gelip karşımda durarak.

"Yok! Biraz halsizim uyumadım, ondan böyleyim." Elimi Hayat'ın omzuna koydum ve küçük bir yalan uydurdum.
Hayat dediğim yalana inanmış gibi görünmüyordu. Kaşlarını kaldırdı. Galiba yalan söylediğimi anlamıştı. Hayat gözlerini kıstı, bakışlarımı ondan kaçırdım ve etrafa bakmaya başladım. Hayat eli ile başımı tutup ona bakmamı sağladı. Hayat'a bakmamla boğazını temizleyip konuşmaya başladı.

"Gözlerini benden kaçırma Evin, bir şey oldu ve bu bariz bir şekilde ortada. Ama sen bana söylemiyorsun. Ne oldu? Murat sana kötü bir şey mi söyledi?"
Derin bir nefes verip yüzümü yere eğdim. Ne diyecektim şimdi Hayat'a? Emre'nin bana yaptıklarını söylesem o da Murat gibi bana kızardı ona söylemediğim için. Arkasını dönüp çekip giderdi. Ama ben Hayat'ı kaybetmek istemiyordum. Ondan başka kimsem yoktu zaten. Onu kaybetmeyi göze alamazdım.

"Gerçekten bir şey yok. Sadece akşam uyumadığım için uykusuzum." Dediğim an Hayat elini kolumdan çekip sesini biraz yükseltti.

"Yalan söylüyorsun Evin! Ben seni tanıyorum. Bir şey olmuş, şimdi hemen anlatıyorsun bana."

"Bir şey olmadı Hayat sana öyle geliyor hal-" konuşmamı hemen yarıda kesti.

"Halsiz falan değilsin Evin! Ağladığın çok beli. Gözlerin ağlamaktan şişmiş ve kızarmış, ne olduğunu eğer şimdi bana anlatmasan Murat'ı arayıp ondan öğrenirim! Zaten dışarda on tane koruma da var, Allah aşkına neler oluyor bu evde!"

Demesiyle başımı kaldırıp yüzüne baktım. On korumamı? Bu kadar  korumanın burada ne işi olurdu? Kafayı yiyecektim artık. Hayat tek kaşını kaldırmış benden cevap bekliyordu. Ben söylemesem bile  Murat ağadan her şeyi öğrenecekti. Ve gerçekleri öğrendiğinde  bana kızacaktı ona neden söylemediğim için. Zaten yolun sonuna artık gelmiştim, en iyisi bütün gerçekleri Hayata da anlatmak. Tek dileğim öğrendiğinde benimle olan samimiyetini ve dostluğunu bitirmemesi. Derin bir nefes aldım ve aldığım nefesi geri verdim. Elimi Hayat'ın koluna koydum.

BERDEL  { TAMAMLANDI }Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin