Dağınıklığını seviyorum, yüzündeki doğal dağınıklığı. Denizin kıyıya vurmasını hatırlatıyor bu dağınıklık bana ya da çöldeki bir kum fırtınasını hem yumuşak hem de sert.
Yanımda yürürken hem çok yabancı bir hissin hem de olması gerekensin. Yanımda yürüdüğünde kendimi özgür hissettim, ruhumu özgür hissettirdin. Bu zindandayken uçmayı hissetmek gibiydi. Hem demir parmaklıkları hem de sırtımdaki kanatları hissettim. Bu kesinlikle alışılmadık bir duyguydu. Bu duyguya nasıl bir tepki vereceğimi bilmiyordum. Ben de bana bu duyguyu hissettiren ne derse yaptım. Bana bunları o hissettirdiyse ne yapmam gerektiğini o bilirdi.
Ve ben bana bu büyüyü yapanda var olmak istiyordum. O yüzündeki dağınıklığa dokunmak istiyordum ya da o kıyıya vuran denizin bir damlası olmak istiyordum belki de kum fırtınasındaki bir kum tanesi.
Benim gözümde değerli hattâ mükemmel olan o eşsiz antika parçanın üzerine konmuş bir toz olsam yeterdi bana.
Kadının defterinden rastgele bir not.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Akşamüstü Olduğu Zaman
RomansaKadın deri kapaklı defterini çıkarır ve yazmaya başlar.