"Gerçek ne kadar acı olursa olsun, hiçbir şey yalan kadar insanı yaralayamaz."
-Tootsie-MEDYA: Eren Ata
Bir hafta boyunca evde durumlar rutin ve sakin ilerliyordu. Eren annesiyle mutluydu ve her gece onunla birlikte uyuyordu. Seda ise yemek yapmaya çalışıyor ama beceremiyordu. Eren gelmeden önce eve gidip yemekleri hazır ediyordum. Akşam da annesi yaptı zannederek mutlulukla yiyordu.
Yine yemek yapmak için eve girmiştim ki karşılaştığım manzara pek de hoşuma gitmemişti. Boğucu bir duman ve yanık kokusu evi sarıp sarmalamıştı resmen. İlk önce telaşlandım ve direk mutfağa gittim Seda' ya seslenerek.
Seda saçı başı dağılmış, elinde havlu ile dumanı dağıtmaya çalışıyordu." Ne oldu burada? "
Seda bir an beni fark edince telaşa kapıldı ve " Bir şey yok ya. Sadece yemek yapıyordum." dedi dudağını ısırarak.
" Belli belli çok güzel olmuş herhalde. Yanında evi de mi pişirmeyi düşünüyordun?"
" Dalga geçme! Ne yapayım beceremiyorum işte. Bir anda yanıveriyor."
" Ben sana demedim mi bir ara öğreteceğim diye. Niye beklemiyorsun?"
" Of tamam! Eren gelmeden şu evi halledelim."
Gözlerimi devirip açmadığı kapı pencereleri açmaya gittim. İki üç saat sonra her şey yoluna girmiş gibi görünüyordu. O sırada yeni yemekler hazır olmuş, masada yerini almıştı.
Eren geldikten sonra sorunsuz bir yemek geçirdik. Seda yorgun görünüyordu. Neredeyse masada uyuyuverecekti.Sofrayı birlikte toparladıktan sonra Seda bulaşıkları toplayasıya kadar Erenle odada oyunlar oynadık. Yastık savaşı, resimler yaptık. Kağıttan rengarenk uçaklar yapıp uçurduk. Yorgunluğumu oğlumla vakit geçirerek atıyordum. O da olmasaydı hiç çekilmezdi bu hayat.
Eren oyuncak legolarını getirip salonun ortasına döktü. Arada oynadığımız Fatih Sultan Mehmet oyunu onu keyiflendiriyordu. Askerlerle birlikte kuleyi yıkmaya çalışıyor ve sonunda zafer çığlıklarıyla odayı inletiyorduk. Bu sefer sonuna gelemeden oyunu bitirmek zorunda kalmıştık. Çünkü Seda odaya girer girmez etrafın dağınıklığını görünce bağırmaya başladı." Bu odanın hali ne? Sabahtan beri toparlayacağım diye canım çıktı ama sizin yaptığınız şu duruma bak!"
Kaşlarım bir anda çatıldı ama bir o kadar da şaşkındım. Her akşam oyun oynadıktan sonra hep birlikte topluyorduk zaten etrafı. Tamam, bu kadar dağıtmamıştık o varken ama ben ve oğlum bazen kendimizden geçip oyunun tadını sonuna kadar çıkartıyorduk. Bazen birlikte toplardık bazense o yorgunluktan uyuyakalır, ben onu yatırdıktan sonra toplardım. Günün sonunda mutlu ve enerjimizi atmış olarak yatağımıza girerdik. Bu hep böyleydi.
" Of! Yoruldum, sıkıldım. Biraz anlayış ya! "
Bunları dedikten sonra kendini koltuğa atıp kafasını arkaya yasladı. Eren bana dönüp baktı dolan gözleriyle. O gözleri görmem beni sinirlendirmişti ve bir anda ağzımdan kelimeler dökülüverdi.
" Ne yapıyorsun sen? Burada önemli olan güzel vakit geçirmek. Ne ortalığından bahsediyorsun?"
"Sabahtan beri uğraşan sen değilsin tabi konuşması kolay."
" Ne zaman akşamları tek başına topladın? Hep birlikte toplamıyor muyuz? Hem bu evde günün sonunda ev toplanır. Kendini yormazsın bir daha. "
" Peki öyle olsun."
Ayaklanıp odadan çıkacakken Eren koşarak yanına gidip Seda' nın bacaklarına yapıştı. Seda da ben de şaşkınca Eren' e bakıyorduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oğlumun ANNESİ Olur Musun?#Wattys2019
Ficción GeneralNedir çaresizlik? İki şeritli bir yolda ilerlerken aniden önünüzü göremeyecek kadar yoğun, beyaz bir sisin içinde bulmaktır kendini. Geri dönmek isteyip dönememektir. Ağacın tepesinde bir dala tutunduğun anda kırılmasıyla ani bir hareketle bir diğer...