MİRAY:
Hakan yüzüme kötü kötü bakmaya başladı ve ben bundan korkuyorum. Normalde olsa bir çığlık atar hemen kurtulurdum ama bu çocuktan kurulmak imkansız sanırım. Gözleri insanı içine tamamen hapsediyor, şimdi neden böyle söylediğimi bilmiyorum ama gözleri beni içine çekiyor. Ya da belki ne bileyim bir yerlerden tanıdık geliyor sanki. Bu mavi gözleri de daha önce aynı kızgınlıkla gördüğümü hatırlıyor gibiyim ama nereden ben daha önce bu gözleri nerede görmüş olabilirim ki? Hakan'ın İstanbul'a gelceğini zannetmiyorum. Gelse bile bizim takıldığımız mekanları bilmeyeceği için İstanbul'da görmüş olmam imkansız. Ben böyle saçma düşüncelere dalmışken Hakan beni kolumdan tutup cama doğru sürüklemeye başladı eliyle hala ağzımı kapatıyordu. Biliyordu çünkü elini bıraktığı anda çığlığı basacaktım. En sonunda camın önünde durdu ve:
" Seni buradan götürüyorum. Ve sende benimle geleceksin; istesende, istemesen de." dedi. Şuan şaşkınlıktan ölebilirim sanırım. Ne diyor nu manyak ya? Nereye götürecekmiş beni? O kim oluyor da beni bir yere götürme hakkına sahip oluyor?
" Ben hiçbir yere gelmiyorum, bırak beni yoksa çığlığı basarım." dedim. O da alaycı gülüşünü yaparak:
" Böyle yapacağını bildiğim için zaten ağzını kapatıyorum. Şimdi sen istesen de istemesen de benimle geleceksin küçük hanım!" dedi. Öylece kalakalmıştım. Elimden bir şey yapmak gelir mi bilmiyorum ama zaten çıkaramaz beni buradan... Hem nasıl çıkaracak ki? Camdan mı atacak beni? Hahah!
" Ne yapmayı planlıyorsun? Nasıl kaçıracaksın beni? Bir fikrin var mı? Camdan mı atacaksın yoksa?" dedim bende aynen onun gibi alaycı bir tavırla.
" Gerekirse atarım umurumda olmaz. Ama sana şunu söyleyeyim: Artık benimlesin küçük hanım!" dedi. Ben de hiç düşünmeden:
" Beni seviyorsun değil mi? Bana aşık oldun şimdi de kaçırmak istiyorsun. Ama ben Baran'ı seviyorum. Her gece rüyalarımda seni değil oonu görüyorum. Şimdi sen beni kaçırsan bile Baran beni kurtarır o yüzden kafama taktığım söylenemez." dedim. Uzun bir cümle oldu sanırım. Neyse Hakan'a 'Beni seviyorsun değil mi?' deyince gözlerindeki o kıvılcım birden daha da büyümeye başladı. Sanırım haklıyım; evet evet Hakan beni seviyor. Belki de tamamen kendimi kandırıyorum kim bilir?
" Evet seviyorum ne olmuş? Senin de beni sevdiğini biliyorum ayrıca. Baran'a yazık edemem!" dedi. Neden her konu Baran'a gelmek zorunda ki Şuan da ki konumuz Baran bile değilken hem de.
" Ne Baran'ı be?Ayrıca seni falan da sevdiğim yok! En başından beri biliyordum sana güvenmemem gerektiğini. Şu kolumu sıkmayı bırakırsan iyi olur ayrıca; zaten mosmor bir de sen morartma! Hem Baran'a neden yazık olsun ki? Asıl bana yazık olacak onunla evlenirsem!" dedim. Al işte! Pot kırma konusunde üzerime tanımıyorum. Biraz önce Baran'a aşık olduğumu söyleyen ben şimdi bana yazık olacağını söylüyorum.
" Hahah! Hani Baran'a aşıktın ne oldu? Ah siz kızlar beni öldürüyorsunuz gerçekten. Hahah" dedi. Nefret ediyoum onun bu hallerinden hazır elini kolunu üzerimden çekmişken fırsat varken çığlığı basmak ve yanından kaçmak. Tam çığlık atacağım sırada ağzımı kapattı ve bende ikinci hamleme geçecektim ve reflekslerinin gerçekten çok iyi olduğunu fark ettim. Ona tam tekme atacakkenn benden hızlı davrandı ve beni yatağa düşürdü. Üzerime çıktığında sinirle soluyordu. Ben bana bir şey yapacak diye kendimi korumaya çalışırken cebinden bir mendil çıkarttı ve burnumu o mendille kapattı. Mendildeki koku bilincimi kaybetmemi sağlıyor ve uykumu getiriyordu. Başka da bir şey hatırlamıyorum zaten.
Hakan:
Onu nereye götüreceğim konusunda en ufak bur fikrim yoktu ama şuan sadece oturup Miray'ın uyumasını izlemek istiyorum. Neden böyle oldu bilmiyorum ama ondan vazgeçemiyorum. Ya da beni o kendine çekmeyi bir türlü de olsa başarıyordu. Eğilip alnından öptüm ve gece gördüğümde gözlerinin kahverengi olmadığını fark ettim. Belki de bana öyle gelmiştir. Cebimden telefonumu çıkartıp baktığımda saat 04.20'ye geliyordu. Birazdan sabah ezanı okunur ve evdekiler teker teker kalkmaya başlar. En iyisi hızlıca evden çıkmak ve Miray'ı Baran'ın zulmünden kurtarmak. Siz.Baran'ı tanımazsınız eğer sizden nefret ederse cidden onunla başınız büyük bir beladadır, hele ki onun karşısında güçsüz olursanız ve kendinizi savunmazsanız size daha da çok yüklenir. Hele ki burada Miray'dan bahsediyorsak! Kendisi zaten bir eziyet makinesi gibidir. Kime ne yapsam da canını acıtsam diye düşünür. Biliyorum Miray'ı hiçbir zaman sevmeyecek. Ayşe'yi de sevmiyor ki zaten. Sevdiğini zannediyor ama sadece bir takıntı olduğunu anlayamıyor! Ben böyle düşünürken geçen zamanı fark edemedim ve sabah ezanı okunmaya başladı. Şimdi eminim birisi odasından çıkar ve beni yakalar. En iyisi yok yakınken kaçmak. Geldiğim gibi yine camdan çıktım ve bahçenin çıkışına doğru koştum. Bahçeden çıktığımda güneş doğmaya başlamıştı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERDEL
Teen FictionÇünkü hayat sana istediklerini hiçbir zaman tam olarak vermez. Kimi severken ayrılır, kimi bir ömür aşkı bulamaz. Hayat sana senin istediklerini değil, kendi istediklerini verir. Buna da kader denir...