Bölüm 29: "Hazırım!"

5.7K 343 26
                                    



Umut adının Vural olduğunu söyleyen adamla erkeklere has samimiyetle tokalaşırken genç kadın gergince onları izlemiş ve adamı incelemişti. Devasa cüsseye sahip adam yakışıklıydı. Geniş omuzları uzun bacakları vardı ve dalgalı saçları kendi halinde bırakılmıştı. Üzerinde ise lacivert klas bir gömlek ve siyah kot vardı. Bir şey yapmaya gerek duymadan yakışıklı olanlardandı.

"Umut Karin." Vural karşısındaki kadına hayranlıkla baktı. Kendisine engel olamazdı ki. Bu kız, bu kadın onun...

Genç kadın iki adamı takip ederken gergindi. Hayatındaki temel taşların yeri değişiyormuş gibi hissediyordu. Sanki derinden sarsılıyordu. Oturma odasına geçtiklerinde ve içecek ikramları geldiğinde gergin bir şekilde Umut ve Vural'ın birbirlerine bakması durumu hiç de iç açıcı göstermiyordu.

Vural karşısında gergince oturup sevgilisine sokulan genç kadına ne diyeceğini konuyu nereden açacağını şaşırmıştı. Genelde 'Vur patlasın çal oynasın' düşüncesinde olduğu için gerginliği uzatmaya gerek görmeyerek sözü aldı.

"Umut Karin ben konuya nereden başlayacağımı, ipin ucunu nereden yakalayacağımı bilmiyorum. O yüzden direk gireceğim. Umut Bey... Bu arada ikinizin de aynı isimde olmanıza hala alışamadım. Umut Bey bana ulaştığında ve genç bir kız kardeşim olduğunu söylediğinde açıkçası inanmadım; fakat sana bir kez bakarak bile aileden olduğunu söyleyebilirim. Herhangi bir DNA testine falan ihtiyaç duymaksızın aynı kandan geldiğimizi anladım. Senin aileden olduğunu..." Vural'ın sözü yerinden ok gibi fırlayan genç kadınla kesildi. Konuya gayet güzel bir başlangıç yaptığını düşünmüştü. Genç kadının sonuna kadar dinleyeceğini ummuştu; fakat kız kardeşi olduğundan sadece bir bakışla bile emin olan Vural şimdi ne yapacağını bilmeksizin bakıyordu yukarı.

"Yeter!"

"Sevgilim bir dinles..." Bu kez de sevgilisinin koluna uzanan eline sertçe vurup sözünü kesti. Sanki az önceki sakinlik yerini fokur fokur kaynayan gür dalgalı denizlere bırakmıştı. Vural müdahale etmesi gerektiğini düşünerek kalktı.

"Bak demiyorum ki hemen aile olalım; ama bizi beni tanısan?"

"Neyinizi tanıyacağım ben sizin? Hayallerimi yıktın farkında değil misin? Ben baba olma vasfını taşıyan adamın bile isteye beni annemi bırakmadığını düşünürken hayat daha güzeldi. Belki maddi durumu yoktu, belki hastalanmıştı belki vefat etmişti... Bunları düşünüp kendimi teselli ederken dünya daha katlanılabilir bir yerdi. En azından istenmeyen bir çocuk değildim. Babam annemi ardında bırakan, evli barklı, çocuklu bir adam değildi. Sen biliyor musun ki benim annem beni ne şartlarda doğurdu? Dilini bilmediği yol iz süremediği memleketlerde çocuğuna bir lokma ekmek götürebilmek için nasıl perişan olduğunu biliyor musun? Bazı geceler aç yattığımızı, su ile karnımızı doyurduğumuzu aklın idrak edebiliyor mu? Annemin göğüslediklerine dayanamayıp perişanlıkla çökmesini izlemenin nasıl bir acı olduğunu asla bilemezsin. Yetimhanede büyüyen annesiz babasız bir çocuktum ben ve yanımda siz yoktunuz. Ben itilip kakılırken yoktunuz... Başka bir anne başka bir aile istemediğim için, yabancılardan korktuğum için, çiftlerin gelip pazardan elma armut seçer gibi bizi incelediği günler bacaklarım tir tir titreyerek saklanacak yer aradığımı nereden bileceksiniz ki zaten?" Umut Karin başını kaldırıp şaşalı evi inceledi. Bir yalı... İçi antikalarla döşeli bir yalı... Ardından ayaklarını sürüyerek aile resimlerinin asılı olduğu duvara yürüdü. Altın ve krem rengi duvar kağıdı üzerine oturtulmuş çerçevelerden gülümseyen yüzler fırlıyordu. Koca bir duvar diye düşündü. Koca bir duvar aile resimleri ile doluydu. Çocuk resimleriyle... Mutluluk resimleriyle doluydu. Çerçeveleri gösterdi.

DEMİRDEN UMUTLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin