Aile Hikayesi 8-Üç Nokta-

63 12 13
                                    

Sevgili okur arkadaşlarım yoğunluğumdan ötürü bir süre yeni bölüm yayımlayamadım. Bir sürü aksilik sonrası gelen bu yeni bölümü umarım beğenirsiniz. Yaklaşık 1700 kelimelik çok kritik bir bölüm oldu. Şimdiden keyifli okumalar. İyi ki varsınız...



  Kara kara düşünmeye devam ediyordu. Aklında büyük soru işaretleri, içinde gelgitler vardı. Bir fırtına çıkmıştı yüreğinde ama o yangını söndürecek hiçbir yağmur damlası düşmüyordu.    Kararsızlık içine işlemiştir. Ne yapacaktı? Gitmekle gitmemek arasında kalmıştı. Daha önce hiç böyle bir şey yaşamamıştı ve doğal olarak da ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Gittiğinde ya onu biri görürse? Ya biri yanlış anlarsa? Ya gören biri ailesine söylerse? Ne diyecekti ki...

  Bir süre daha dalgın bir şekilde düşüncelere dalarken bir sesle irkildi

"Süreyya sence ne yapmalıyım?" Bir anda bulunduğu ortama geri döndü. Bir anlığına tüm etraftaki hareketlilikten sıyrılmış nerede olduğunu unutmuş çayını çoktan soğutmuştu. Leyla ona bir şeyler anlatmış da soru bile sormuştu. Oturuşunu düzeltti hemen ama bembeyaz teni her şeyi gün yüzüne çıkartıyordu. Bir şey olduğu çok belliydi. Onu bayağı bir zamandır tanıyan Leyla ise çoktan olanı fark etmişti bile.

"Bilmem" dedi Süreyya sanki olan biteni dinlemiş de cevabını bilemiyormuş gibi yaparak.

"Bir şey anlatmadım Süreyya. Neden dalgınsın ne oldu? Bir şey var sende? Ayşe Teyze sana bir şey mi dedi? Kızdı mı?" diye Leyla söze girdi. Süreyya ne diyeceğini bir süre düşündü. Aklında anlatmak ile anlatmamak arasında gidip geliyordu. İç çatışmasını tamamladıktan sonra;

"Leyla, biri var. Karşı evimize biri taşındı biliyorsundur belki. Orada biri var işte."

"Orada biri olacak herhalde canım. Bundan doğal ne var?" diyerek gülümsedi Leyla fakat asıl amacı daha fazla ayrıntıyı Süreyya'nın ağzından söküp almaktı.

"Sen benim en yakın arkadaşımsın. Sana anlatamaz isem kimseye anlatamam. Ben... Sanırım... bilmiyorum ya... Çok şapşal biri ama işte öyle." Dedi Süreyya. Aslında hiçbir şey anlatamadı ama aşk; sevdiğin kişiyi anlatamamaktı belki de. Uygun bir kelime bulamazsın. İlk defa suya atlayan birinin fütursuzca çırpınması gibi. Ne yapacağını bilemezsin. Aşka giden ilk adımlar ürkektir, korkutucudur. Adım atmayı bilen ödünü alır. Korkarak yaşayanlar, yalnız kalmaya mahkumdurlar.

"...ve o şu an burada sanırım?"

"Burada olmasından öte yanında oturan biriyle bana mesaj gönderdi. Yarım saate buluşalım, dedi. Ne yapacağımı bilmiyorum... Ne yapmalıyım sence?"

"Nerede kim hangisi?"

"Köşede oturuyor iki kişi bak ben bakamıyorum oraya. Bize dönük oturan Şükrü işte."

  Leyla, çay söyleyecek gibi Rakıf Ağabey'i gözleri ararken Şükrü'ye göz gezdirdi. Eliyle iki işareti yapıp Rakıf Ağabey'den onay alınca gözlerini kısıp teşekkür etti ve tekrar Süreyya'ya döndü.

"Gördüm. Git diyeceğim de ya bir gören olursa. Hemen laf çıkar biliyorsun."

"Biliyorum. Gitmeyeceğim. Hem ne demek hemen öyle buluşalım görüşelim demek ya ne gerek var böyle bir şeye ki... Nasıl bir cesaret bu..."

"Nerede buluşalım dedi?"

"Çeşmenin orada..."

  Yaklaşık on dakikası kalmış olmasına rağmen, net bir karar verememişti. Gitmekle gitmemek arasındaydı. Gitmemeye ise daha yakındı.

Hangisi Ben? Dissosiyatif Kimlik BozukluğuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin