Aile Hikayesi 10

29 3 2
                                    


  Hemen pencereden uzaklaşıp kendini teselli etmeye çalıştı. Böyle bir şey mümkün olamazdı. Yanlış anlaşılma olduğuna emindi. Emin miydi? Güvenmek ya da güvenmemek... Hangisini seçeceği ona bağlıydı fakat yapacağı herhangi bir hareket daha başlamadan ilişkilerini bitirebilirdi de.

  Tecrübesizliğine mi yenik düşecek yoksa mantıklı hareket edip daha kapsamlı bir araştırma içine mi girecek bilinmezken Şükrü, tüm bu olanlardan habersiz sofraya oturmuştu bile.

  "Komşu teyze göndermiş. Gel hadi içelim şunu." Dedi sofraya koyup çorbasını yudumlarken yarın ne yapması gerektiğini düşünmeye koyuldu. Biraz daha kendindeydi artık. İlk şoku biraz da olsa atlatmış sakinleşmişti. Leyla ile konuşmak ona iyi gelmişti.

  Ertesi sabah olduğunda heyecanla her zamankinden daha erken ayağa dikildi. Normalde zaten erken kalkan biriydi fakat bu sefer daha da bir neşeyle, heyecanla uyanmıştı. Bayram şekeri toplama heyecanıyla tavşan gibi uyuyan çocuklar gibi şendi.

  Hemen kalkıp yüzünü yıkadı. Sofraya bir şeyler koyup çayı da getirdikten sonra Mustafa'yı uyandırdı. Beraber kahvaltılarını yaptılar. Dışarı çıkmak herhangi bir yerde Süreyya ile buluşmak için yanıp tutuşuyordu. Hemen Süreyya'yı gözlemeye başladı. Evlerinin önüne doğru bakıyordu fakat bir hareket gözlemleyemiyordu. Bir saati geçti. Arada sırada hareket ediyor gidiyor geliyor şansa sokaktan bile onu heyecanlandırmaya itecek biri geçmiyordu. Bu sakinlik denizi izlerken iyiydi fakat sevdiğini beklerken acı verici. Bekleyiş onu ilk başlarda şaşırtmasa da ufaktan kafa karışıklığına sebebiyet vermeye başlamıştı. Gözlemliyordu fakat her geçen saniye biraz daha karamsarlaşıyordu. Bunun sebebi ne olabilirdi ki? Evde bir sorun mu oldu acaba? Yoksa utanıyor mu ki?

  Yüreği daha hızlı çarpıyor kafasını toplayamıyordu. Kaybetme korkusu çok farklı bir duyguydu. Yeni yeni yaşıyordu. Son zamanlarda çok farklı duygular içerisine giriyordu. Bu duygu karmaşası onu fiziken yorsa da bunu fark etmeyecek kadar trafik yaşıyordu hayatında.

  Kapının önüne çıktı. Bir şey yapmak istiyordu. Heyecanlı olduğu her halinden belliydi fakat onu gözlemleyen kimse yoktu. Çaprazındaki pencerede yaşlı bir teyze oturuyordu fakat gözü onu görmüyordu. Saçları iki km'den belli olacak şekilde parlıyor bir limonun içinde bulunan limon suyundan daha fazlasını kafasında taşıyordu. Hazırlıklarını çoktan yapmış ama bir türlü Süreyya'sına kavuşamamıştı. Kapının hafif aralandığını gördü. Kapı tekrar kapandı. Birkaç adım öne attı. Hemen yüzüne büyük bir gülümseme takındı. İstemsizce kocaman gülümsüyordu. İçindeki mutluluk yüzüne vuruyordu. Heyecanlıydı fakat mutluydu da. Sevdiğini görecekti. Kapıya doğru avel avel bakarken kapı aniden açıldı. Suratında aptal bir gülümseme ile Süreyya'nın babası Hakkı Efendi'yle yüz yüze geldiler.

  Hakkı Efendi şaşırdı. Bu delikanlı neden kapının önünde ona böyle bakıyordu ki? Şükrü aslında daha da şaşkındı. Onunki daha çok bir şok durumuydu. Birbirlerine bir süre baktıktan sonra Hakkı Efendi boğazını temizlercesine hafif bir öksürükle bu bakışmayı bozdu:

"Buyur evladım?"

"Selamun aleyküm Bey amca nasılsınız? Ben karşı komşunuzum."

  "Ve aleyküm selam yeğenim memnun oldum. İyiyim sağ olasın. Hoş gelmişsin sefa getirmişsin. Başka sefere sohbet ederiz..." dedikten sonra hızlıca uzaklaştı. Bir akşam düğününe yetişmesi gerekiyordu. Her zaman erken çıkan Hakkı Efendi bugün geç çıkmıştı. İki gündür gece düğünlerinde çalıyordu. Durum öyle olunca Geç geliyor evden de geç çıkıyordu. İlk karşılaşmaları böylelikle gerçekleşmiş oldu. Şükrü'nün saf salak ifadesi ilk intiba için çok iyi bir şey olmasa da durum çok da kötü sayılmazdı.

Hangisi Ben? Dissosiyatif Kimlik BozukluğuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin