Linkin Park - Numb
Babamla görüşmemizin ardında hızla okula gittim. Yorucu geçen bir gün olduğu için, sorunsuz bir uykunun hayaliyle erkenden yatağa girmiş ve yarın o adrese gidip gitmemek arasında kalmıştım. Evet ne kadar korkmuyorum desemde, bu hayali varlıktan normal bir insanın korkması gerektiği kadar korkuyor olabilirdim. Hatta fazlasıyla gerçekçi rüyalarda bir gün öleceğimi bile düşünmüş biri olarak, kurtuluşuma el uzatmam gerekiyordu.
Dün öğrendiğim gerçek ile anneme olan bakış açım değişmemişti; gerçi hala gerçekliğini sorgular bir durumdaydım ya... Doğa üstü varlık, hani şu filmlerde olduğu gibi mi?
Telefonumun bet sesi kulağımın dibinde yankılanırken, elimle pürüzsüz çarşafın üzeride bir süre arayışlara girdim. Gözlerim kapalı uykuya doyamamış bir şekilde o telefonu bulursam komple kapatacak ve uykuma devam edecektim.
Bir anda kapalı gözlerim, yeni uyanmış bir insana inat kocaman açıldı. Evet, haftalar sonra rahat bir gece geçirmiş olmam neyin müfakatıydı acaba? Bir insanın, deliksiz uyumasında bile bir sebep arıyor olması kadar saçma bir durumu şuan yaşıyordum.
Yastığın altındaki telefonu alarak kurduğum alarmı bir tuşla kapattım. Öğleden önce şu adamı bulmalı ve bir an önce konuşmalıydım. Ardından gitmem gereken bir işim vardı ki bu benim için işten öte olduğu için çocuklarımı boşlayamazdım.
Sorunsuz bir sabah, gölgesiz bir güne merhaba demek ümidiyle, üzerimi giyinerek dışarı çıktım. Londra'nın hiç bitmeyen soğuk havasına eklenen sis sabah yoğunluğunu gösterirken, ellerimi kabanımın cebine koyarak yürümeye başladım. En son geçirdiğim kazadan beri direksiyon başına geçememiş ve taksi veya metroyu kullanmayı tercih ediyordum. Kağıttaki adresi bulamama gibi bir duruma düşmemek için caddeden geçen ilk boş taksiyi durdurarak, adresi söyledim.
Farklı bir mimariye sahip rezidansın önünde duran taksiden inemedim bir süre. Kendimle çatışıyor, vazgeçip savaşmak arasında gibi geliyordum. Kafamı eğerek önünde durduğumuz binaya baktım. Buradan sonrası hayatım için bir dönüm noktası olabilirdi ya da bitiş tarihi. Herhangi bir sorun yaşayacağımı düşünse babam eminim ki bu adamı bulmamı istemezdi; fakat adamdan öte benim çekindiğim annemi bulmaktı.
"Hanımefendi, adres burası. İnecek misiniz?"
"Evet, kusura bakmayın dalmışım." derken aslında oldukça kendimdeydim.
Ücretini ödediğim taksiden indikten sonra yavaş adımlarla güvenliğin olduğu kapıya doğru yürüdüm. Ünü dünyalara yayılmış bir adama ulaşmak bu kadar kolay mıydı yani? Adresini buluyorum ve evine geliyorum, bu adamın hayranlarının kapıda olması gerekmiyor mu?
"Kime geldiniz?" diyen güvenlik görevlisine tebessüm ettim ve kabanımın yakasını kaldırarak keskin soğuktan korunmaya çalıştım.
"Ben Chris Harvey ile görüşecektim."
Adam beklememi işaret edip, güvenlik bölümüne girdi. Küçük camdan gördüğüm kadarıyla telefonla konuşuyordu. Bir dakika bile geçmeden, dışarı çıkan adamın yanında başka biri daha vardı.
"Sizi bekliyorlar hanımefendi. Arkadaş size yardımcı olacak."
" Teşekkür ederim. " diyerek önden yürüyen görevli ile beraber lüks rezidansın içerisine girdik. Her yanı parıl parıl parlayan fayansların göz alıcı ihtişamına kısa bir göz attıktan sonra gelen asansöre binerek, bitmek bilmeyen bir yolculuğa başladık. Asansörün göstergesinde gördüğüm her katın ışığından sonra daha da hızlı atmaya başladı kalbim. Heyecan tüm bedenimi sarmışken, en tehlikeli durumlarda bile yaşamadığım kadar çok adrenalin yaşıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wizard
Fantasyİnsanların merak dolu bakışlarını üzerinde hissetmem umrumda değildi ve o an dünya sadece benim etrafımda dönüyordu sanki. Onun yaptığı gibi yaparak çiçeği burnuma götürdüm ve her daim onun yanında aldığım o mistik kokunun burun deliklerimden içeri...