6. Yansımalar

105 27 19
                                    

Pink Floyd - Another Brick In The Wall

⚪ ⚪ ⚪ ⚪ ⚪ ⚪ ⚪

"Gösterin olduğunu bilseydim başka zaman gelirdim."

"Beni izleme fırsatı yakalayacaksın işte fena mı?"

Ukala tavırlarından ödün vermeden konuşmasına aldırmamaya çalışarak gösterdiği yere oturdum. Geniş oda içerisindeki tekli kırmızı koltukta kendimi küçülmüş hissiyle doldum bir anda. Burada ne işim vardı, hayatımı yörüngesinden çıkaran bu olaylara daha ne kadar tahammül edebilirdim bilmiyorum. Doğrusuyla yanlışıyla attığım adımların sonu hep uçurumda bitiyordu ve benim sabrımın son raddesi de o uçurumdan ruhumu bırakmak olacak.

Makyaj masasının önündeki sandalyeyi çekerek tam karşıma oturdu ve muzip ifadesinden yoksun bir şekilde yüzüme bakıyordu. "Geldi değil mi?"

"Hiç gitmedi ki." bıkmışlık sesime, mimiklerime, bedenimin her bir yerine korkudan daha çok işlemişti. "Senden tek isteğim nasıl kurtulacağımı söylemen, ama öncesinde neden bana musallat olduğunu bilmek istiyorum." dedim, yıllardır tanışıyormuş gibi rahatça.

Bedenini öne eğerek ellerini birbirine kenetledi. Başını eğdiği için yüzüne düşen bir kaç tutam saçı umursamıyor olmasına sinir olup, parmaklarımın arasına aldığım saçlarını geriye atmak istedim. Ama sadece istemekle yetindim ve vereceği cevaba olan ilgimi göstermek için onun gibi öne eğildim.

"Paralel evrende yaşayan varlıklardan biridir gölgeler. Bu tarafa geçişi somut olarak yapamayan tek varlıklar onlar. Sadece yansımasılarda beliriyorlar, tabi bir de zihinde..." dedi ve durdu, sadece bakıyordu.

Düşünmem için verdiği bir kaç saniye bile merakımı yenmeme yetememiş ve "devam et" demiştim. Ciddi ifadesinin büyüsüne eklenen parlak mavi gözleri zihnimi ele geçiriyor gibiydi. Gözlerinin büyüsüne kapılmış olmama rağmen dudaklarından dökülen her bir kelime anlamını yitirmeden ulaşıyordu kulaklarıma.

"Bunlardan biri çok büyük bir hata yaptı ve bunu cezalandırma görevi annene düştü. Olması gereken yerine getirildi, gölge iki dünya arasındaki yansımalara hapsoldu."

"Peki ya benden ne istiyor."

" Anneni bulup onu oradan çıkarmanı, daha doğrusu büyüyü bozacak tek kişiye giden geçiş kapısı olarak seni kullanıyor."

"Sanırım hayatımda hiçbir zaman esas kız olamayacağım."

Başımı ellerimin arasına sıkıştırarak, saplanan ağrıyı geri göndermek istedim. Bakışlarını üzerimde hissediyordum ve rahatsızlıktan çok belirsiz duygular katıyordu bana. Her hareketimi bu denli dikkatle incelemesi düşündürücü olmanın ötesinde gurur vericiydi, merak duyulan biri hissiyatı yaşatıyordu.

"Her insan kendi hayatının esas kızı, esas erkeğidir Denise. Başka bir hayatın ana karakteri olmaktan iyidir öyle değil mi?"

"Nereden bileceksin ki, seviliyorsun ve etrafında bir sürü insan var... Ben ise bir annenin hayatını dolduran kızı bile olamadım, bu yüzden ondan nefret ediyorum."

Ellerimden kurtardığın başımı kaldırarak, kızardığını düşündüğüm gözlerimle öfke saçarak konuşuyordum. Yılların birikimi tamda şu anda volkan gibi patlayarak etrafıma saçılırken, en son kaldığım yaşta ki gibi bir çocuk olup ağlamak istedim.

"Ona haksızlık ediyorsun."

"Bana sakın seni korumak için gitti safsatalarını sunma. Ne fark etti söylesene... Yıllar hayatımızdan çalıp gitti, ama elimde kalan yine korkunç bir varlık ve kabuslar."

Söyleyecek çok sözü varmış gibi hareket ettirdiği dudaklarından dökülmeyi bekleyen kelimeler kapının çalması ile geri kaçtı. "Gir" komutuna uyan kişi kapıyı hafif aralayarak içeri girdi. Genç bir kadın elinde ajanda gözünde devasa gözlükleriyle üstümde gezdirdiği gözlerini Chris'e çevirdi ve hafif tebessümü dudaklarına kondurdu.

"Bay Harvey, gösteriye son beş dakika efendim."

Ayağa kalkan Chris kadının yanına yaklaşarak "Tamam geliyorum." dedi ve göz ucuyla bana bakarak devam etti. "Hanım efendi benim misafirim, en iyi yere oturtun."

"Ama efendim heryer dolu."

"Anna, dediğimi yap."

" Peki efendim." diyen kadın, zoraki yerleştirdiği tebessümüyle bana bakarak "Kapının önünde bekliyor olacağım." diyerek dışarı çıktı.

"Hadi git ve harika şovu izle."

Ayağa kalkarak gitmeye hazırlanırken çantamı koluma taktım ve bir iki adım attım. Bay ukala meşhur göz kırpma hareketini yaparak kapıya kadar eşlik etti. Kapıyı kapatmadan önce " Gösteri sonrası sakın bir yere ayrılma" derken beni gösteren parmağını uyarı dolu salıyordu. Umursamaz tavrımı takınmış ve genç kadını takip ediyordum. Büyük salonun içerisinde kadının dediği gibi heryer doluydu ve insanların rahatsız edici uğultuları kulakları tırmalıyordu.

Eski opera binalarını andıran iç dizayn insanı etkisi altına alırken, yine buram buram tarih kokan sahne dekorasyonları ise kendine çekiyordu adeta. En önlere ulaşarak kadının gösterdiği yere oturdum teşekkür ederek gidişini izledim. Şimdi hayatıma giren varlıkların en basitinden yapacağı işlevleri görecektim.

Kırmızı kadife sahne perdesi ağır ağır açılırken içeriden sızan ağır duman kütlesinin ortasında beliren karanlık oydu, uzun saçlarından tanımamak mümkün değildi. Işık saniyelik olarak yanıp sönüyor, bu esnada Chris bir belirip bir yok oluyordu ve davul sesi eşliğinde yaptığı bu hareket ile ilk dakikadan insanları büyüsü altına almayı başarmıştı.

Son sesin eşliğinde yaptığı kayboluştan sonra, dağılan duman bulutuyla beraber tamamen açılan ışıklara bakılırsa gösteri şimdi başlıyordu ve ben heyecandan aklımı yitirecek gibiydim. Ara koridorun arka tarafına tutulan spot ışığına dönen yüzler hep bir ağızdan şaşkınlık nidaları atarken, ileri yürüyen adamın konuşmasına adapte olmuşlardı.

"Evet bayanlar baylar, öncelikle gösterime hoş geldiniz. Bu gece bizi inanılmaz bir gösteri bekliyor. Umarım öncesinde tuvalete gitmişsinizdir."

Cümlesinin ardından kopan kahkaha tufanına küçük bir kıkırtıyla eşlik ederek sahneye çıkışını izledim. Ağır ağır yürüdüğü yolun ardından hızla çıktığı sahnedeki yerini aldı ve gösterisine az önce espiri yapan o değilmiş gibi büyük bir ciddiyetle başladı.

Loş ışık ve spot lambalar eşliğinde saatlerdir yaptığı gösteriye herkes kadar, belkide herkesten daha da çok büyülenmiştim. Gerçek bir büyücü olduğunu bildiğim halde yaptıklarını mantık çerçevesine oturtma çabama yine kendi içerimde kendime kızarak bir son verdim ve havada uçuşan iskambil kartlarının ahenkli dansına gözlerimle eşlik ettim. Fonda çalan müziğe uyum içerisinde hareket eden Chris elinde bulunan çiçeği herkese gösterdi ve kokladı. Hemen ardı sıra bakışlarının adresi olmak şaşırmama sebep olmuşken iki avcunun içerisine sıkıştırdığı çiçek yok oldu ve bacaklarımın üstünde durduğunu görmem için yaptığı el hareketiyle birlikte titrek bir şekilde elime aldığım çiçeğe anlamsızca gülümsemeye başladım.

İnsanların merak dolu bakışlarını üzerinde hissetmem umrumda değil ve o an dünya sadece benim etrafımda dönüyordu sanki. Onun yaptığı gibi yaparak çiçeği burnuma götürdüm ve her daim onun yanında aldığım o mistik kokunun burun deliklerimden içeri süzülerek zihnimi ele geçirmesine zevkle izin verdim. Şimdi daha iyi anlıyordum onun büyüsüne kapılmanın ne denli tehlikeli olduğunu. Kaybolmuş huzurumu aradığım bu yolda benliğimi kaybetmek üzereydim ve buna engel olmak içimden gelmiyordu. O efsunlu adamdı, ben ise ona kapılmak üzere olan korkak bir kız...

WizardHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin