1. Kaçış

824 105 140
                                    

Hava kararmaya başladı. Koşmaktan yorulan ayaklarıma inat var gücümle atıyorum adımlarımı ileri. Ormanda, sığ ağaçların arasından yayılan ışık hüzmesi önümü görmeye şimdilik yetiyordu. Arada ağaçların gövdelerinden güç alarak kendimi ileriye savuruyorum, cılız kollarıma inat var gücümle..
Ayak tabanlarıma giren sızı yavaşlamama sebep oluyordu. Ağrının ayaklarımdan başlayarak bacaklarıma sirayet etmesi lanet bir tahlihsizlikti.

Sağ taraftan gelen, kırılan çalı sesi ile daha da hızlanmam gerektiğini beyinime komut olarak gönderirken, bedenimin isyanını dinlemeyi sonraya bıraktım. Hızlıca yanından geçip gittiğim ağaç gövdelerine değen parmaklarımdaki sızı, her sürtünmede daha da çok artıyordu. Eksik aldığım nefesler ve hırıltılı çıkan sesim göğüs kafesimi parçalamak ister gibiydi. Duramıyordum, durduramıyordum kendimi...

Büyük meşe ağacının gövdesine yasladım sırtımı. Ellerim dizlerimi bulurken öne eğilen bedenim ve nefes alırken bile sızlayan ciğerlerimle acizliğime ağlamak istedim. Neydi peşimdeki o karartı ve nasıl bu kadar hızlı ilerleyebiliyordu? En önemlisi ise benden ne istiyordu? Ellerimi dizlerimden kaldırırken önüme tuttum. Kararmaya başlayan hava da görebildiğim parçalanmış parmak uçlarımdı. Yer yer açılan derin yarıklar, ellerimi açıp kapadığımda ince bir sızı ile acının hissini gönderdi beynime.

"Kahretsin." dedim yüzüme yapışan bir tutam saçı sızlayan parmaklarımla geri iterken. Boynumdan aşağı süzülen ter damlaları göğsümden aşağı yol aldı. Yavaş akan zamanın her bir saniyesini değerlendirmek için ciğerlerime temiz havayı soludum. İnip kalkan göğsümün arasında yol yapan ter damlasının yanı sıra koyu renk sıvıya gitti elim. Parmaklarımda ki sıvıyı burnuma götürüp koklayınca kan olduğunu anladım. Alnımda gezinen ellerimin değdiği derin yarıkta sızı baş gösterdi. Acı nidası dudaklarımdan firar ederken arkadan gelen ses ile bedenimi ağacın gövdesinden uzaklaştırdım. Geri geri giderek elimle arkamı yokluyordum.

İşte tam da karşımdaydı, siyah gölge... Kalp atışlarım hızlandı, hatta tam da şu an aşırı korkudan ölebilirdim. Bir elim kalbime giderken diğeri sırtıma değen ağacı buldu. Yavaş yavaş ağaçla bütünleşen bedenime giren titremenin tek sebebi yüzünü göremediğim varlıktı.

Ağaçların üzerinde uçuşan kargaların bet sesleri doldu kulağıma. Saçlarıma gelen bir kaç yaprak parçası ile başımı yukarı kaldırdım. Tekrar dala konan iki karga da takıldı bakışlarım, tam da gözlerimin içine bakıyor gibilerdi. Hızla başımı karşıya çevirdiğimde yoktu, gitmişti. Etrafımda dönerken görebildiğim her yere baktım. Kararmaya başlayan havanın görüş açımı engellemesine aldırmadan koşmaya hazırlanıyordum ki, ağzıma kapanan el ile attığım çığlık içimde yankılandı. Bir eli ağzımda diğeri ise göğüs kafesimin tam üstündeydi. Kıpırdamam mümkün değildi. Kulağıma üfledi, nefesi hırıltı eşliğinde boynuma doğru yol alırken, kapanan gözlerim ile bilincimide kaybettim.

⚪ ⚪ ⚪ ⚪ ⚪ ⚪ ⚪ ⚪ ⚪

Yeni bir kurgu gibi görünse de aslında Wizard yarım kalan eski kurgularımdan biridir. Fantastikte ilk kez yer aldığım bu hikayeyi bir süre sonra seri bölümler eşliğinde okuyacaksınız...

Her yeni başlangıç, hayatıma giren yeni karakterler ve yaşanan olaylar hüzmesi aslında hayatımın bir parçası haline geliyor. Hayatıma dahil olan bu hikaye ve karakterler ile bize edeceğiniz eşlikte beraber olma dileğiyle.

WizardHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin