Evanescence - Bring Me To Life
"Sanırım buraya gelmekle büyük hata ettim, senin gibi ukala bir adamla iş birliği yapacak değilim."
Koltuğun üstündeki çantamı koluma taktım ve önünü açtığım kabanımı gelişi güzel iliklemeye başladım. Sinirden titreyen ellerim düğmeleri iliklememe hiç de yardımcı olmuyordu. Beceriksizliğime içimden söylenirken, bir öfkeyle kapatmaktan vazgeçerek çıkışa ilerledim. Kapı pervazına yaslanmış arsız gülüşüyle her bir hareketimi izliyordu. Ensesinde topladığı saçlarından firar etmiş bir kaç teli kulağının arkasına sıkıştırarak bir iki adım attı.
"Kabusların gerçeklikle birleşmeye başlayınca, yani bir kaç güne... Hayır hatta gölgeyi tanıyorsam buradan çıkar çıkmaz başlar, kartvizitim çantanın iç tarafındaki küçük bölmede." dedi ve o masmavi gözbebeklerini içine hapseden göz kapağını kırptı. "Burada olmazsam karttaki adrese gelirsin."
Kendini beğenmiş hallerine mi öfkelensem yoksa benimle oyun oynamasına mı bilemedim. Söylediklerini umursamadan son kez yüzüne bakarak dairenin kapısından dışarı çıktım. Uzun koridoru kat ederken öfkemin bir buhar olup başımın üstünden çıktığına emindim ve dediklerinin doğruluğu ise bedenime öfkenin yanında korku salıyordu.
Asansörün gelmesini beklerken, çantamda olduğunu iddia ettiği kartviziti arama girişimlerim tam da dediği yerde bulmamla son buldu. Bu kadarını beklemiyordum, evet bazı şeylerin farkındaydım; ama buna canlı şahit olmak bilinenden öte hayret ettiriyordu insana ve bedenimde her türlü hissi aynı anda barındırıyor olmam, her his geçişi sırasında ellerimi karıncalandırıyordu.
Binadan çıkarken yüzüme vuran soğuk hava, bir bıçak gibi yüzümü keserken az önce kapatamadığım önümü kapatma çabalarına tekrar giriştim. Güvenliklerin yanından geçerek çıkışa ilerliyordum ki önümde duran taksinin kapısını açan görevli geçmem için eliyle işaret etti.
"Ben taksi istememiştim."
"Bay Chris'in emri efendim."
"Ukala."
"Anlamadım hanımefendi."
"Size demedim, teşekkür ederim iyi günler."
Taksiye bindikten sonra kızgınlığımın verdiği güç ile kapıyı öyle bir hızla çarpmıştım ki, şoförün dikiz aynasından gördüğüm ters bakışlardan çekinerek "Afedersiniz" dedim. Bazı durumlarda kontrolümü kaybedebiliyordum ve bu beni çoğu zaman oldukça zor durumda bırakıyordu.
Okulun adresini vererek tam da zamanında yetişebilmenin mutluluğunu yaşıyordum. Kreşin önünde duran taksiciye ücretini uzattım. Orta yaşlı adam ücreti alırken parmak uçlarıma değen eline giden akım yüzünden ufak çaplı bir elektrik çarpması hissi yaşamıştık. Şaşkın gözlerle ücreti cebine atan adama aynı ifadeyle bakmayı kesip ellerimi göz hapsine aldım. Fazlasıyla gergindim ve bu bende negatif elektriğin gün yüzüne çıkmasına sebep oluyordu.
"Lütfen kusura bakmayın, çok stresli bir kaç saat geçirdim."
"İyi günler hanımefendi."
Adamın kovar gibi söylediği şeye başımı sallayarak cevap verdim ve taksiden inerek, küçük okul bahçesine girdim. Kış ayları hiç kullanılmayan bahçeye dökülmüş kuru yapraklar toprağın üstünü örterek kirli bir görüntü vermişti. Oyuncakların üzerindeki ıslaklık esen rüzgarla beraber sarsılıyor hissi veriyordu ve ben bu bütün detaylara takılacak kadar uzun bir süre bile bakmamıştım oysa ki. Uğuldayan rüzgarın sesi ile savrulan dallar, yapraksız kalmış gövdesiyle kolayca savruluyor ve üstündeki yağmur tanelerini her esen rüzgarda etrafa saçıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wizard
Fantasyİnsanların merak dolu bakışlarını üzerinde hissetmem umrumda değildi ve o an dünya sadece benim etrafımda dönüyordu sanki. Onun yaptığı gibi yaparak çiçeği burnuma götürdüm ve her daim onun yanında aldığım o mistik kokunun burun deliklerimden içeri...