2. Bölüm

186 13 0
                                    

Ama gördüğüm insan değildi. İnsanların derileri olurdu.

Beni vurabileceklerini umursamayarak ayağa kalktım. Buna inanamıyordum. Nasıl olabilirdi? Nefes alış verişlerim o kadar hızlanmıştı ki gören maraton koştuğumu zannederdi. Yavaşça Damian'a döndüm. Benden daha çok tırsmış gözüküyordu. Ne yani, özellikten kasıtları bu muydu?

"Evlat, yanlış bir hareket yapma." Dedi en yakınımdaki silahlı adam. Hepsi maske takmıştı, yüzlerini, yüz ifadelerini göremiyordum. Geç bir saat olmasına rağmen sokakta insanlar vardı ve bu gürültüye kulak kabartmaya başlamışlardı. Silahlı adamlar bize daha çok yaklaşıp etrafımızı kapattılar. Gözükmemizi, diğer insanların bizi görmelerini istemiyorlar gibiydi.

Ama simsiyah bir Chevrolet'in MOCORP'un önünde park etmesiyle ortadan ikiye ayrılıp yana çekilmeye başladılar. Merakla arabadan inen adama baktım. Orta yaşlı bir adamdı. Yarısı ağarmış siyah saçları vardı ve yine ağarmaya başlamış kirli sakalları yüzünün aşağı kısımlarını kaplıyordu. Oldukça tedirgin gözüküyordu. Çantasını şoförüne verdi ve yanımıza gelmeye başladı. Bir takım elbise giymişti.

"Hey, ne bu şamata böyle! Onları korkuttuğunuzun farkında değil misiniz?" Dedi takım elbiseli adam. Silahlı adamlar şaşkın bir şekilde ne diyeceklerini bilemiyorlardı.
"Ama efendim-" diye söze başladı bana en yakın olan silahlı adam ama takım elbiseli adam sözünü kesti.
"Mazeret kabul etmiyorum Cooper. Şimdi izin verirsen çocukla konuşmam lazım." Cooper geri çekildi.
"Evet-evet efendim."

Takım elbiseli adam yanıma eğildi. Ben hala şok geçiriyordum. Nasıl, diyordum kendi kendime. Hala anlayamıyordum. Böyle bir şey nasıl mümkün olmuş olabilir?
"Merhaba, ben Morgus. MOCORP'un sahibi ve yöneticisiyim. Aynı zamanda bir bilim insanıyım. Peki senin adın ne? Adını hatırlıyor musun?" Diye sordu bana. Ne demek oluyordu bu? Bu adam mıydı bize bunları yapan? Belki de onun hakkında yanlış şeyler düşünüyordum ama emin olamıyordum. Şu an tamamen nasıl taşa dönüştüğümü anlamaya çalışıyordum. Adımı ona söylemeye çalıştım, ama bir türlü dilim dönmüyordu. Konuşamıyordum. Tüm gücümü toplayarak harfleri birleştirmeye çalıştım.
"M-mar-v-vin"

Morgus gülümsedi. Elini başıma koydu. Büyük ihtimalle bunun nasıl olduğunu anlamaya çalışıyordu. Ama yüz ifadesinde bir şaşkınlık yoktu.
"Sakin ol Marvin. Sakinleş ve rahatla. Başka şeyler düşünmeye çalış." Dedi Morgus.
Dediklerini denemeye çalıştım. Titremeden, odaklanarak bir şeyler hayal etmeye çalıştım.Bir kumsal hayal ettim. Kumların üstüne yatmıştım ve yanımda iki insan vardı. Benden büyük iki insan. Ama yüzleri buğuluydu. Sadece orda olduklarını biliyordum. Ama kim olduklarını göremiyordum. Düşünmek ve hayal etmek rahatlamamı sağlamıştı. Sıktığım yumruğumu bıraktığımı gören Morgus tekrar konuşmaya başladı.

"Şimdi, senden istediğim, tekrar normal olduğunu hayal etmen. Tamam mı Marvin? Bunu yapabilir misin? Normal olduğunu düşün, vücudunun her yerindeki taşın, deriye döndüğünü düşün. Ben yanındayım." Dedi Morgus. Gözümün ucuyla Damian'a baktım. Olaylara anlam vermeye çalışıyor gibi gözüküyordu. Dediklerini yapmaya çalıştım. Ama olmuyordu. Yapamıyordum. Kollarıma baktım, hala eski haline dönmemişlerdi.

"Hadi Marvin, yapabilirsin." Dedi Morgus. Cesaret verircesine elimi tuttu. "Sadece dediğimi yap." O bunu der demez aklıma, merdivenlerin ordaki mahzende, Damian'ın bana, nasıl göründüğümü anlattığı geldi. Ve bu anıyı aklımda tutmaya çalıştım. Bir anı, dedim kendi kendime. Artık anıların var ve onları kullanabilirsin, dedim içimden. Damian'ın dediklerini düşündüm. Kendimi o an nasıl hayal ettiysem, yine öyle hayal ettim.

The Gifted Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin