4. Bölüm: Küçüğüm

3.3K 127 20
                                    

Bu bölüm biricik kankam Yaren'e <3

Ben çoktandır oturma odasında sevgili (!) kardeşimi bekliyorken, birden bir tepinme sesiyle irkilip merdivenlere doğru kafamı çevirdiğimde Kerem'in hoplaya hoplaya merdivenlerden aşağıya indiğini daha doğrusu uçtuğunu gördüm. Çocuktan farkı yoktu bunun valla bak.

Koşarak, oturduğum kanepeye doğru geldi ve yine uçarak oturdu. Kollarını benim gibi önünde bağladı ve bana dönüp gülmeye başladı. Allahım, gülüşü neden bu kadar güzeldi?

''Eee Çağla, nereye gitmek istersin? Sen buraları benden daha iyi bilirsin.'' Önümde bağladığım kollarımdan birini açtım ve işaret parmağımı dudağıma götürüp yukarı bakarak düşündüm.

''Neyle gideceğiz?''

''Tabii ki de arabayla. 18 yaşında olduğuma göre araba kullanabilirim değil mi?'' Dudakları alayla yukarı kıvrıldı. Gözlerimi kısarak ona gülümsedim.

''Ehliyetin var değil mi? Araba kazasında ölmek istemiyorum. Hele de seninle asla.'' Ben de onun gibi yaparak, kafamı hafifçe sağa eğip gülümsedim.

''Emin ol ben de seninle ölmek istemiyorum.'' Birbirimize inatla yapay gülücükler fırlatıyorduk. Çok tatlıydı ya, Keremcik. Ne? Keremcik? Kendimi şu son düşündüğüm kelimeye gülmemek için zor tuttum ve asıl meseleye döndüm.

''Çok güzel bir mağaza biliyorum. Oraya gideceğiz.'' Dedim ve yolu kısaca tarif ettim. Kafasını tamam anlamında sallayarak bir hamlede kalktı. Ben de arkasından onu takip etmeye başladım.

Bahçeye çıktık ve garaja doğru ilerledik. Garajdaki beyaz BMW'yi görünce bir süre duraksayıp uzaktan arabayı izledim. Vay beee. Kerem tam sürücü koltuğuna biniyorken koşarak yetiştim ve hemen yanındaki yolcu koltuğuna oturdum. Bayağı rahat geldi, ne olacak işte hayatımda böyle arabaya binmedim ben tabi rahat olacak. Kerem anahtarı kontağa sokup çalıştırdı. Aşırı derecede hızlı sürüyordu. Radyo kapalıydı ve ikimiz de tek kelime etmiyorduk. Belki yavaşlar diye bekledim ama bunun yavaşlayacağı yoktu.

''Çok hızlı kullanıyorsun, seninle ölmek istemediğimi söyledim değil mi?'' Hafif tebessüm etti ama cevap vermedi ve hızını düşürmeden sürmeye devam etti. Ne olacak safkan öküz işte.

''Hey sana diyorum!'' Araba hızlandıkça midem bulanıyordu ve korkuyordum. Bağırmıştım. Yine cevap gelmeyince daha da bağırdım.

''Kerem Başer !'' Adını duyar duymaz ani bir frenle arabayı tam yolun ortasında durdurdu. Birden öne gidip gelmeyle hepten midem bulanmaya başlamıştı. Zaten tenha olan yolda arkadan gelen birkaç araba da kornaya asılıyorlardı. Bakışlarını yavaşça bana çevirdiğinde gözlerinde tek bir ifade bile göremiyordum. Ölümcül sakinlikteki bir ses tonuyla bana cevap verdi.

''Evet, Çağla Güneş?'' Kusacak gibiydim. Elimden geldiğince bağırdım.

''Manyak mısın sen ya?! Sana yavaş git diyorum ama sen yüzüme bile bakmıyorsun! Senin benimle derdin ne?!''

''Bana emir veremezsin anladın mı?! İstediğim hızla giderim ve buna kimse engel olamaz. Hatırlatırım, benim evimde yaşıyorsun, şuan benim arabamdasın ve sürücü koltuğunda ben varım. Bunu sakın unutma bana kimse engel olamaz. Hele sen asla. Umrumda değilsin Çağla Güneş.''

Tam mide bulantısından ölmek üzere olacağımı söyleyecektim ki son kurduğu cümleyle ağzımı kapattım. Kafamdan aşağıya kaynar sular dökülmüştü. Dolan gözlerimi saklamak için camdan dışarıyı izlemeye başladım. Daha yeni tanıştığım biri nasıl oluyordu da beni böylesine paramparça edebiliyordu?

Çünkü Seni SeviyorumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin