14. Bölüm: Kan Bağı

2.2K 107 12
                                    

2200'ü geçmişiz arkadaşlar, çok happy oldum ;)

O yemyeşil gözlerin derinliklerinde kayboluyordum adeta. Biraz da dipsiz bir kuyuya düşüyormuşum gibiydi sanki. Ya da belki de tam karşımda duran bir çift yeşil göze hapsolmuştum. Bilemiyorum...

Elini tenime değdirmesi, çaresizce akan göz yaşlarımı silmesi ve bana buruk bir şekilde gülümsemesi... Düşündüğüm her şey birden bire aklımdan uçup gitmişti adeta, hepsi buharlaşmıştı teker teker...

Dünyada sadece ikimiz kalmıştık sanki. Küçük, saf, aptal bir kız... Ve yeni kararmaya başlamış, tenha bir gecede, karanlığa inat parıldayan yemyeşil gözlere sahip bir çocuk...

Ben nasıl olur da böylesine düşüncelerde boğulabilirdim? Ben, Çağla Güneş, nasıl olur da annesinin acısını bir çift yeşil gözle bastırabilirdi? Ben bunu anneme nasıl yapabilirdim? Karşımdaki bu çocuk, beni böylesine rahatlatacak güce nasıl oluyor da sahip olabiliyordu?

Kendimi tanıyamıyordum, eski Çağla yoktu, bir başkasıydı şu anda bedenimi saran bu kişilik...

Şu an yapmak istediğim tek şey sadece karşımdaki genç çocuğa sarılmaktı. Üvey olsa da 'kardeşim' dediğim çocuğa sarılmaktı. En başından beri artık onun küçük kız kardeşi olduğumu ve beni sahiplenmek zorunda olduğunu söyleyen o çocuk. Evet, şu an ona sarılmaya ihtiyacım vardı, hem de fazlasıyla. Neden mi? Nedenini bilmiyorum.

Ağlamaktan sızlamaya başlamış ve şiddetli bir şekilde yüzüme vuran rüzgâra rağmen hâlâ inatla açık tuttuğum gözlerime yoğunlaştım. Sanki soğuk hava göz bebeklerimden geçiyordu ve adeta beynime işliyordu.

Birden bire gözlerimi sıkıca kapattım ve yine gözlerimi istila eden su damlalarının akmasına izin verdim.

"Çağl-" Birden bire öne atılıp boynuna kollarımı dolamamla beraber sustu. Susmamalıydı, beni bir türlü bastıramadığım aptalca düşüncelerimle yalnız bırakmamalıydı. Bunu bana yapmamalıydı. Onunla konuştum. Konuşmam gerekiyordu.

"Teşekkür ederim... Gerçekten..." Sesim neden böylesine titriyordu?

"Teşekkür etmeni gerektirecek bir şey yapmadım ki küçüğüm." Kollarını sıkı sıkı belime sararak başını başıma yasladı. Allahım, cidden kokusu bana huzur veriyordu.

"Şu anda yanımda olduğun için bile, sana sıkı sıkı sarılabildiğim için bile gerçekten teşekkür edebilirim Kerem..." Hafifçe tebessüm ettiğini hissettim ve belimdeki bir elini saçlarıma koyarak parmaklarını saçlarımın arasında gezdirdi.

"Ben senin abinim, prenses. Tabii ki de yanında olacağım." Yüzümü iyice boynuna gömdüm ve ciğerlerime işleyene kadar o erkeksi kokusunu içime çektim...

* * *

Kendime geldiğimde anladığım kadarıyla birisi beni kucağında taşıyordu. Hafifçe gözlerimi araladığımda gördüğüm tek şey Kerem'in tebessüm eden yüzü oldu. Gözlerime bakıyordu. Beni yavaşça yatağıma bıraktı ve üzerimi örttü. Anlaşılan eve gelmiş olmalıydık. Belli belirsiz bir şekilde güçlükle sesini duydum.

"İyi geceler, Çağla. Yarın okul var ve erken kalkacağız, şimdi güzelce uyu prenses." Ve uykuya dalmadan önce duyduğum son ses kapının kapanma sesi oldu.

Yarın okul vardı değil mi?

Şu an yapabileceğim en iyi şey, daha fazla bir şey düşünmeden uyumaktı. Gözlerimi kapattım.

Hani ağladıktan sonra uyunan uyku tatlı bir uyku olur ya... Biraz sonra ben de kendimi o tatlı uykunun kollarına bıraktım.

SONRAKİ GÜN...

Çünkü Seni SeviyorumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin