17. Bölüm: Melek

2.4K 99 33
                                    

Tamam kızmayın biliyorum bölüm bu sefer bayağı bayağı gecikti. Ama sebebini bilmediğim bir şekilde içimden yazmak gelmedi ve derslerim vardı. Ben de bu yüzden kendimi yazmaya zorlamadım, verimsiz bir bölüm olsun istemezdik değil mi? :) 30K olmak üzereyiz, teşekkür ederim. :) Bölüm Hazal Harman'a ithaf edildi, doğum günün kutlu olsun, tabii bunu okuyabilirsen kankam :)))

Gözümden usulca boynuma doğru süzülen o minicik göz yaşı, içimde kalan bütün duyguları da beraberinde götürüyordu. Ben duygusal bir kızdım, keyifliyken bile bir slow şarkı açıp dinler, olmayan sevgilimi özleyip ağlayabilirdim. Her ne kadar dıştan gülümseyebilsem de, içeride işler hiç iyi gitmiyor diyebilirim.

Uzun bir süre sonra sırtımdaki çantanın ağırlığını hissettim, sadece sağ omzuma attığım çanta omzumu ve belimi ağrıtmıştı ama ben farkına varamamıştım. Aklıma gelen başka başka şeyler vardı, ben şu anda onlarla meşguldüm. Eve gittiğimde ne olacaktı? Olabilecek şeyler hakkında hiçbir fikrim yoktu, sadece eve gitmek istemediğimi biliyordum.

Küçük, aptal beynimi işgal eden o aptal düşüncelere yoğunlaştığımdan dolayı kendini dış dünyadan soyutlamış olan zihnim, boş gözlerle bakındığım ağaçlık alana yoğunlaştı. Küçük ağacın dalında bir kuş yuvası vardı ve anne kuş, yavrularına yiyecek bulmak için ansızın yere inmişti. Bir an aklımdaki bütün düşünceler uçup gitti ve durup onu izledim. Küçük gagasıyla toprağı karıştırıyordu, bu havada yiyecek bulması oldukça zor olmalıydı.

Ansızın çalılardan gelen bir hışırtı sesi rüzgarın derin uğultu sesiyle karışmıştı. Gözlerimi o tarafa çevirdiğimde beyaz-siyah karışımı alacalı bir kedi gördüm. Hafifçe dizlerini kırmış, kuşu izliyordu. Neden kedinin kuşu bu şekilde izlediğini düşünüyordum ki, kedi aniden çalıların arasından fırlayıp kuşun üzerine atladı. Patilerini kuşa geçirdi ve onu hırpalamaya başladı, bu durumda onlara pati mi demeliyim pençe mi bilmiyorum. Yalnızca bir anlığına kediye doğru koşup onu kovalamayı düşündüm ama vücudum hareket etmedi. Ben sadece izliyordum.

Uzun bir çırpınmadan sonra kedi kuşu parçalara ayırıp yemeye başlamıştı. Gördüklerim bana garip geliyordu. Kediler kuş yer miydi?

Duyduğum küçük ve tiz bir ciyaklama sesi gözlerimi tekrar ağaçtaki kuş yuvasına çevirmeme neden oldu. Küçük yavrulara dolan gözlerimle baktım. Artık onlar da annesiz kalmışlardı ve... Öleceklerdi.

Annesizliği tekrar düşündüm, annemin kanserine yenik düşüp hastanede geçirdiği son geceyi. Son kalan enerjisiyle beni yanına almıştı, başımı göğsüne yaslamıştı ve eli saçlarımı karıştırıyordu. Nereden bilebilirdim ki o gece annemi son kez öpebileceğimi? O anların hepsi gözümün önünden film şeridi gibi geçti. O gece anneme hiç olmadığı gibi sıkı sıkı sarılıp yatmam ve hiç aklımdan gitmeyen o ağır hastane kokusu. Sabah uyandığımda annemi kollarımın arasında kalbi atmıyorken bulduğumdan beri, hastanelerden nefret ediyorum.

Bu küçük anı depreşmesi beni iyice yerle bir etmişti. Artık ruhsal değil de, kalbimin oralarda bir yerde fiziksel acı çekmeye başlamıştım. Kalbim sıkışıyordu.

Bir süre geçmesini bekledim fakat geçmeyince, irice bir ağaca tutunarak kaldırıma oturdum. Eskiden ruhsal sıkıntılarımın bedenimi etkileyebileceğini hiç düşünmemiştim. Cidden oluyormuş.

Geçmişe dönme huyumdan her zaman nefret etmişimdir. Ufacık can sıkıcı bir olay bile olsa, artık acıdan hissizleşmiş zihnim kontrolden çıkıyor ve geçmişte kötü olan ne kadar anım varsa hepsini hatırlıyor. O unutamadığım kötü olaylar beni bir girdap gibi içine çekiyor ve kurtuluşu olmayan bir kapana kısılıyorum. Hayatımda şimdiki ve gelecek zaman kavramları kalmıyor, o anlarda sadece tozlu bir geçmişten ibaretim.

Çünkü Seni SeviyorumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin